Dilek Tuna Memişoğlu
Köşe Yazarı
Dilek Tuna Memişoğlu
 

KIYAMETE ELİNDE FİDANLA GİDENLERDEN MİYİZ?

Sadece güzel cümleler kurmak istiyor ruhum. Sadece serinlik ve esenlik dilemek toprağımıza. Yeşile ateş değer mi? Yakışır mı? Kaç yıldır arttı yangınlar. Orası burası derken. Önceleri küçük küçük, sonra şehir şehir.. Hele bu yıl… Biri bitmeden diğeri başlıyor. Sıcaktan mı, piknikçilerden mi? Ya da özellikle mi yakılıyor cânım ormanlar? Kim kıyıyor? Neden? Cevabı bilinen, cevabı gizlenen sorular saklı yanan ormanların içinde. Kurdu, kuşu, kaplumbağası, kirpisi, sincabı, ceylanıyla. Börtü böceğiyle. Ormanlarımız yanıyor. Çığlığı, dumanı, isi, ateşi hepimizi sarıyor. Yangına koşan güzel yürekler can veriyor ateşin içinde. Bizler seyirci. Bizler kanıksamış. Bizler sadece üzülen… Ne yapmalı? Ne etmeli? Nemrut’un ateşine su taşıyan karınca olamaz mıyız? Yangını söndürmeye çalışanlara kamyonuyla karpuz taşıyan amca gibi.  Ekmek arası yiyecek dağıtan, su dağıtan işletmeler gibi. Çapasıyla, küreğiyle ağaçları kurtarmaya çalışan köylüler gibi. Bir şeyler yapmalıyız artık. Yeşil vatanımız, cânım vatanımız için bir kurtuluş savaşı başlatmanın vakti gelmedi mi? Daha ne kadar izleyeceğiz bu yangını. Sonrasında siyaha dönen toprağın çığlığına ne kadar kulak tıkayacağız? “Kıyametin koptuğunu görseniz de elinizdeki fidanı dikin.” Cümlesini bellemedik mi çocukluğumuzdan beri? Hani ya öğrendiğimiz, inancımız, örfümüz, âdetimiz? Hani ya insanlığımız? Kıyamete yakın durduğumuz günlerde hani ya elimizde fidanlarımız? Neredeyiz? Kaç kişiyiz? DİLEK TUNA MEMİŞOĞLU
Ekleme Tarihi: 20 Ağustos 2025 -Çarşamba

KIYAMETE ELİNDE FİDANLA GİDENLERDEN MİYİZ?

Sadece güzel cümleler kurmak istiyor ruhum.

Sadece serinlik ve esenlik dilemek toprağımıza.

Yeşile ateş değer mi?
Yakışır mı?
Kaç yıldır arttı yangınlar.
Orası burası derken.
Önceleri küçük küçük, sonra şehir şehir..
Hele bu yıl…
Biri bitmeden diğeri başlıyor.
Sıcaktan mı, piknikçilerden mi?
Ya da özellikle mi yakılıyor cânım ormanlar?
Kim kıyıyor?
Neden?
Cevabı bilinen, cevabı gizlenen sorular saklı yanan ormanların içinde.

Kurdu, kuşu, kaplumbağası, kirpisi, sincabı, ceylanıyla.
Börtü böceğiyle.
Ormanlarımız yanıyor.
Çığlığı, dumanı, isi, ateşi hepimizi sarıyor.
Yangına koşan güzel yürekler can veriyor ateşin içinde.
Bizler seyirci.
Bizler kanıksamış.
Bizler sadece üzülen…
Ne yapmalı?
Ne etmeli?
Nemrut’un ateşine su taşıyan karınca olamaz mıyız?
Yangını söndürmeye çalışanlara kamyonuyla karpuz taşıyan amca gibi. 
Ekmek arası yiyecek dağıtan, su dağıtan işletmeler gibi.
Çapasıyla, küreğiyle ağaçları kurtarmaya çalışan köylüler gibi.

Bir şeyler yapmalıyız artık.
Yeşil vatanımız, cânım vatanımız için bir kurtuluş savaşı başlatmanın vakti gelmedi mi?
Daha ne kadar izleyeceğiz bu yangını.
Sonrasında siyaha dönen toprağın çığlığına ne kadar kulak tıkayacağız?

“Kıyametin koptuğunu görseniz de elinizdeki fidanı dikin.” Cümlesini bellemedik mi çocukluğumuzdan beri?

Hani ya öğrendiğimiz, inancımız, örfümüz, âdetimiz?
Hani ya insanlığımız?
Kıyamete yakın durduğumuz günlerde hani ya elimizde fidanlarımız?

Neredeyiz?
Kaç kişiyiz?

DİLEK TUNA MEMİŞOĞLU

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rotayonhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.