Çok değerli okuyucu,
Bugün sizinle”anlamak”hakkında konuşmak istiyorum.
Şiirleri anlamak, insanları anlamak, hayvanları anlamak, hikayeleri anlamak, kendi içimizdeki duyguları anlamak,
büyüklerin bize saçma gelen davranışlarını anlamak, çocukları anlamak, bencil insanları anlamaya çalışmak gibi hayatın farklı alanlarında kullanmaya çalıştığımız bir…
ne desem…? Bir duygu mu yoksa bir his mi?
Anlamak kelimesinin adını siz koyun. İnsan sanırım yaratılışı gereği her şeyin sebebini öğrenmek, neden-nasıl-niçin olduğunu öğrenmek istiyor.
Öyle değil mi? Yani siz hayatınızın herhangi bir döneminde hayvanların ne anlatmak istediğini anlamayı dilemediniz mi?
Ya da çok sevdiğiniz bir filmin ne anlatmak istediğini ya da senaristin bunu hangi motivasyonla yazdığını
ve filme dönüştürme sürecini hiç merak etmediniz mi?
En basitinden şiirlerin okuyucuya ne anlatmak istediğini anlamaya çalışmadınız mı?
Ben deli gibi merak ediyorum ve anlamak istiyorum.Özellikle kitapları,doğayı,şiirleri…
Her neyse, gerçekten bu hayatta anlamak istediğim çok fazla şey var.
Özellikle insanların hislerini ve eserlerini yaratırken arkalarındaki hikayeyi merak ediyorum.
Çünkü en iyilerinin çok büyük hislerle çıktığını düşünüyorum.
Sanırım ben eğer fantastik bir hikayede olsaydım, gücüm zihin okumak olurdu.
Gerçi bu gücü isteyeceğimi sanmıyorum.
Her ne kadar çok ama çok merak etsek de bazı şeylerin anlamlarını ve arkalarındaki gizli hikayeyi bilmesek daha iyi.
Biz insanlar her şeyi anlayamayız -bu bizim doğamız sonuçta- ama bazı şeyleri tecrübe ederek öğrenebiliriz.
Bu bazen saçma gibi gelebilir ama günün sonunda tecrübelerimiz ve öğrendiklerimizle anlayabiliriz.
Bu da daha çok kalple ilgilidir. Öğrenmek için anlamaya, gerçekten anlamak için duygulara ihtiyacımız var.
Tüm duygular bize bir şeyleri öğretmek ve korumak için var. Bunu bir çok farklı yolla yapabiliriz; okuyarak, izleyerek, konuşarak…
Mesela ben Bin Muhteşem Güneş’i ilk defa okuduğumda romandaki iki kadının davranışlarını
tuhaf bulmuştum ve anlamaya çalışsam da tam olarak duyguyu hissedememiştim.
Sonra Kill The Villainess(webtoon) okudum. Eris ile Helena ve Meryem ile Leyla birbirlerine benzediklerini anladım.
İki hikayeyi kafamda birleştirince davranışlarının temelini gerçekten kavradım.
Ama anlamak, o kişiyi sevebileceğiniz anlamına gelmiyor ve sürekli haklı olduğunu, eylemlerinde doğru olduğunu göstermiyor.
Sanırım örnek olarak My Hero Academia animesindeki karakterleri gösterebilirim.
Ochaco Uraraka ile Toga Himiko mesela; birisi kahraman diğeri suçlu.
En güzel örneklerden biri; Şükrü Erbaş’ın söyleyişisinde şunu söylüyor; “Babamı anlamasaydım/affetmeseydim, kendi çocuklarımı belki sevmeyecektim..”
Bazı şeyleri anlamak cidden yorucu ama aynı zamanda insan olmanın parçası…