Güneş, göğün sessiz kâtibidir.
Işığını mürekkep, zamanı defter yapıp milyarlarca yılın kenarına not düşüyor.
Yaşı 4,6 milyar; bize uzaklığı 149 milyon kilometre. Yine de kalbimize varması yalnızca sekiz dakika sürüyor.
Bu sekiz dakikada, dünün külleriyle yarının tohumlarını aynı sayfaya yazıyor.
Onu en çok göz kırptığında fark ederiz, bir tutulmada kısa bir karanlık, bir yıldız kayarken o an sonra unuturuz onu...
Sayfanın kenarına düşen kıvılcım…
Oysa her gün, hiçbir şey istemeden aynı sözü yineler. “Ben buradayım.” der.
Işığı peygamberlerin soluğunu ısıttı, kralların tacındaki tozu gösterdi.
Hicaz rüzgârlarına değdi, devenin sabrını, göç yollarındaki susuzu gördü.
Bir de çölün ortasındaki hurmaya, sabrı ve şefkati yansıttı.
Onu kavurur gibi görünse de aslında olgunlaştırdı, tıpkı acıyı tatlıya çeviren insan ruhu gibi.
Çöl bir günde oluşmadı. Bir zamanlar kök tutmuş ormanların, sökülmüş çalıların, yorulmuş insanların ardından kaldı.
Terle yoğrulmuş, kanla karışmış, cehaletin ağırlığıyla kız çocuklarının sessizliğine kadar inmiş zamanların üstünden geçti.
Sonra, bir gece karanlığın en koyu yerinde ışığın anlamını bize yeniden öğretti.
Bugün onu enerji diye anıyoruz. Spektrumlara, denklemlere sığdırıyoruz.
Doğru, bu bir gerçektir; çekirdeğinde ateş, yüzeyinde fırtına var. Ama güneş yalnızca fizik değil, vicdanın saatidir.
Geç kalmış bir sözün üstünde gölge olur, bir merhametin üstünde parıldar, ışık verir.
Bir şehri kavururken bir tohumu olgunlaştırır, aynı ışık hem sınar hem büyütür.
Bazen serttir, bazen merhametlidir ama her daim öğretici olmuştur.
Güneşe bakmak, göğe bakmaktan fazlasıdır; insanın kendi içindeki sabahı yoklamasıdır.
Çünkü o, medeniyetlerin yükselip yıkılışını kaydederken bir şeyi hiç değiştirmedi: Doğma iradesini.
Biz yanılırız, saparız, unuturuz o ise her sabah, hiçbir alıntı istemeden aynı yerden yeniden başlar ve devam eder.
Ve belki de bütün sır şudur: Eğer günün ağırlığı omuzlarına çökerse, başını azıcık kaldır.
O uzak bilge, yine geldi. Dünün küllerini üfleyip gözlerinden silecek, yeni cümleni yazman için sayfayı aydınlatacak.
Çünkü güneş, yalnız göğün değil, umut denen içsel ülkenin de sadık yazmanıdır.