
Kalbin hevesiyle yola gidilmez; bırak, aklın kalbini mağlup etsin.
Biz insanlar, farklı kişiliklere sahibiz; yürürken, otururken, konuşurken, düşünürken…
Ruh denilen içimizdeki şeyin dışa yansıyan hâli bambaşkadır.
İç dünyamızın bir evham hızı vardır. Biraz yolculuk yapalım; var oluş sebebimiz nedir bu diyarda?
Belirli bir yaşa geldiğimizde, özellikle ergenlik dediğimiz o bilinç eşiğinde, kendimizi ve varlığımızı sorgulamaya başlarız.
Bu, denge denilen şuurun sorgulanmasıdır. Bu sorgulama insanı düşündürür, olgunlaştırır, hatta bazen güzelleştirir.
İnsan olarak değerlerimiz mistik bir açıdan dar bakışlı görünse de kalp denilen duygu tanımı çoğu zaman merkezde durur.
Kalp aslında bir organdır; fakat biz ona anlam yükledik.
Çünkü sevince, kalbimizin hızlı atmasını, o çarpıntıyı hissederiz.
Organlarımızdan sadece kalbi hissederiz; diğerleri sessizce görevini yapar.
Bu yüzden kalbe duygu, sorumluluk, aşk, sevgi, his, acı yükledik. “Kalbim acıdı.” deriz; halbuki bu, duygunun bedensel yankısıdır.
Düşüncelerimizi de bu kalbin harmanından geçiririz.
İşte burada idrak kavramı doğar. Kimi insanda çok derin, kimisinde uçsuz bucaksız bir hisle donatılmıştır.
Biz millet olarak duygusal bir toplumuz ancak duygusallığımızı bazen zayıflık sanırız.
İçinde kırılmışlıklar barındıran biri, karşısındakini duygusal olduğu için güçsüz görmeye başlar; çünkü onun sevme yetisi, hissi zamanla yıpranmıştır. Yine de insan hep bir ihtimal arar. Bazen pilleri alır, ezer, yerine koyarız; yine de “belki” deriz. İnsan iletken değil, yalıtkandır. Bu ihtimal arayışı çoğu zaman alışkanlıktır. Alışkanlık bize çok şey katsa da bazen ruhumuzu körelten bir sis hâline gelir. Bir ihtimalin heyecanına kapılıp gitmemek gerekir. Ruhun rehberliğinde, içimizde doğru gelen hayallerin diyarında yürümek gerekir.
Tıpkı uyurken bilincin kaybolması gibi, gündüz vakti de hayal, telaş, his arasında kaybolup gideriz.
Ama unutmamalıyız… Yavaş yürümekten korkmamalı, sabit kalmaktan korkmalıyız.
“Sen yürümeye devam et; kapılar elbet açılacaktır” şuurundayım. Bu şuurla, bu derinlikle yürümek gerek. Kimyamızı bozan, dengemizi sarsan her şeyden uzak durmalı, bizimle aynı ritimde atanları seçmeliyiz.
MUSA AŞKIN