Musa Aşkın
Köşe Yazarı
Musa Aşkın
 

KEDİNİN BİLGELİĞİ

Sabahın ilk saatleriydi… Güneş, doğmakla doğmamak arasında bir kararsızlık içindeydi bugün. Bazen bulunduğun şehirde dağ olmasa bile, şafak çizgisiyle bulutlar birleşince insanın karşısına tablo gibi bir kare çıkar. Öyle ki kendini bir ressam gibi hissedersin sadece bakar, seyredersin. Bugün evden çıkarken kapının önünde yürüyüşe hazırlanıyordum. Tam o sırada, benimle yukarıya asansörle çıkan, sakince yanımda duran ve bana yol arkadaşlığı eden kedi yine kapımdaydı. Yanıma yaklaşmaktan çekinmeyen, sanki beni bekleyen bir dost gibiydi. Ona hâlâ bir isim bulamadım; belki de sizden bir tavsiye almalıyım. Çünkü artık beni sesimden, yürüyüşümden tanıyor. İki yavrusu var… Onlar ürkek ve çekingen; yukarıya pek çıkmıyorlar. Kapımın yanında duran benjamin ağacının dibine mamasını ve suyunu koyuyorum. Bazen onun sayesinde saksının suyunu kontrol ediyorum; var mı yok mu diye. Ev içinde değil ama kapıda, dışarıda olan bir şeyi düşünmek insana sorumluluk hissini diri tutan bir eylem. Bir gün kedinin yüzünde hüzün sezdim.Sonradan öğrendim ki bir yavrusunu kaybetmiş. Yine de yas tutmuyordu. Belki ağlamıştı ama acıyı üzerinde taşımıyor, yaşamın akışına katıyordu. Müstesna bir denge duygusu vardı; en tehlikeli durumlarla bile baş edebilecek gibi görünüyordu. İşte beni düşündüren buydu. Biz insanlar neden acıyı bu kadar uzun taşırız? Neden kahır bizde hafızada kalır ve hatırladıkça kederi büyütür? Kedide böyle bir şey yok. O kabul ediyor, yaşıyor ve ilerliyor. Belki de akışı kaçırmamak için… Belki de doğanın ona armağan ettiği bir bilgelik olduğu için. Bazen düşünüyorum: Kedi gibi olmak… Kedi gibi yaşamak. Kabul etmek, ilerlemek. Çünkü zaman dediğimiz şey aslında gözle görülmez bir kavram. Sabah güneşin doğuşuyla başlar, akşam batışıyla biter. Hayat da öyle değil mi? Kısa, akıp giden bir ırmak gibi. Tüm bu anlatımımda aslında iki şeye değinmek istedim Birincisi, bir kedinin dünyasından bize yansıyan bakış açısı. İkincisi ise, zaman dediğimiz kavramın bizde yarattığı derinlik. Ve belki de ikisi birleşince bize şu öğüdü veriyor.. Hayat, kayıplarıyla birlikte akıyor. Acıyı hafızaya kazımak değil, akışa katılmak insanı özgürleştiriyor.
Ekleme Tarihi: 06 Eylül 2025 -Cumartesi

KEDİNİN BİLGELİĞİ

Sabahın ilk saatleriydi… Güneş, doğmakla doğmamak arasında bir kararsızlık içindeydi bugün. Bazen bulunduğun şehirde dağ olmasa bile, şafak çizgisiyle bulutlar birleşince insanın karşısına tablo gibi bir kare çıkar. Öyle ki kendini bir ressam gibi hissedersin sadece bakar, seyredersin. Bugün evden çıkarken kapının önünde yürüyüşe hazırlanıyordum. Tam o sırada, benimle yukarıya asansörle çıkan, sakince yanımda duran ve bana yol arkadaşlığı eden kedi yine kapımdaydı. Yanıma yaklaşmaktan çekinmeyen, sanki beni bekleyen bir dost gibiydi. Ona hâlâ bir isim bulamadım; belki de sizden bir tavsiye almalıyım. Çünkü artık beni sesimden, yürüyüşümden tanıyor. İki yavrusu var… Onlar ürkek ve çekingen; yukarıya pek çıkmıyorlar. Kapımın yanında duran benjamin ağacının dibine mamasını ve suyunu koyuyorum. Bazen onun sayesinde saksının suyunu kontrol ediyorum; var mı yok mu diye. Ev içinde değil ama kapıda, dışarıda olan bir şeyi düşünmek insana sorumluluk hissini diri tutan bir eylem. Bir gün kedinin yüzünde hüzün sezdim.Sonradan öğrendim ki bir yavrusunu kaybetmiş. Yine de yas tutmuyordu. Belki ağlamıştı ama acıyı üzerinde taşımıyor, yaşamın akışına katıyordu. Müstesna bir denge duygusu vardı; en tehlikeli durumlarla bile baş edebilecek gibi görünüyordu. İşte beni düşündüren buydu. Biz insanlar neden acıyı bu kadar uzun taşırız? Neden kahır bizde hafızada kalır ve hatırladıkça kederi büyütür? Kedide böyle bir şey yok. O kabul ediyor, yaşıyor ve ilerliyor. Belki de akışı kaçırmamak için… Belki de doğanın ona armağan ettiği bir bilgelik olduğu için. Bazen düşünüyorum: Kedi gibi olmak… Kedi gibi yaşamak. Kabul etmek, ilerlemek. Çünkü zaman dediğimiz şey aslında gözle görülmez bir kavram. Sabah güneşin doğuşuyla başlar, akşam batışıyla biter. Hayat da öyle değil mi? Kısa, akıp giden bir ırmak gibi. Tüm bu anlatımımda aslında iki şeye değinmek istedim Birincisi, bir kedinin dünyasından bize yansıyan bakış açısı. İkincisi ise, zaman dediğimiz kavramın bizde yarattığı derinlik. Ve belki de ikisi birleşince bize şu öğüdü veriyor.. Hayat, kayıplarıyla birlikte akıyor. Acıyı hafızaya kazımak değil, akışa katılmak insanı özgürleştiriyor.
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rotayonhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.