
Ama diyeceksiniz ki, neyi düşüneceğiz?
Düşünebilmek için önce görmemiz, duymamız, hissetmemiz gerekir.
Varoluşun içinde, bu hayata kadar bizden önce nice insan ırkı gelip geçti. Aslında gelip gidenlerin hepsi birer ruhtu. Biz hâlâ bu kutunun içindeyiz. Kemikler kazıldıkça ortaya çıkar, bizden sonra da böyle devam edecektir.
Kıtalar, denizler…
Yaratıcı, bu dünyayı yaratırken bir avuç toprağı koydu. O toprak biriktikçe, milyonlarca yıl içinde aşama aşama bugünkü hâline geldi.
Kimimiz öldük, çürüdük; hayvan, insan, bitki…
Fosilleştik.
Ama hiç düşündünüz mü? İlk toprağın nereden geldiğini?
İlk suyun nasıl doğduğunu?
Sonra ateşin nasıl ortaya çıktığını?
Baktığınızda hepsi iç içe: Kimya, fizik, kuantum. İlk yaratılan bize en yakın varlık, dumandan ve saydamlıktan olan cin idi. Ardından biz, balçıktan şekil bulduk. Hepsi birer evreydi.
Suyu tutan, ateşi söndüren tek güç topraktır. Sonra Yaratıcı bu toprağa şekil verdi.
Şekil vermediğinde bile ondan şekiller doğdu: Ağaç, çiçek gibi. Çünkü toprak, Yaratıcı’nın girdabıdır; yutandır. Ondan üstün hiçbir şey yoktur. Başlangıç ve bitiş, bir düşünce ve bir eylemdir.
İnsanoğlu bugün stres ve kaygı dediğimiz şeylerle hastalıklar edinmekte, mutsuz duygularla boğuşmaktadır. Ama bazen umut dediğimiz şey, bizi yeniden dirilten bir eylemdir. Sevgi, huzur, mutluluk… Hepsi Yaratıcı’dan gelen ve gönlümüzde zuhur eden en güzel kavramlardır.
Kendimize kattığımız her şey bizi olgunlaştırır.
Ben kendi adıma söyleyeyim: Aradığım şey sevgidir, muhabbettir, saygıdır.
Bu üçlüde insanlığıma katacağım en büyük güzellik; birine dokunmak, ona şifa olmak ve onun mutluluğunu görmektir. Çünkü Yaratıcı’nın en güzel eylemi budur: Bakar, dinler, sınar ve sonunda gönlü güzel olanı mutlu eder.
Her ruh, bu dünyadan göçmeden önce şunu bilmelidir: Kaidesi, güzergâhı değişebilen bir yapıdır insan.
Kadın ve erkek kavramına gelince… Bu ayrışımda iki cinsin birbirinden ne istediğini bilmesi gerekir. Tıpkı toprağın üstünlüğünü gösteren güç gibi.
Toprak ufalandıkça, zerrelere bölündükçe istediğimiz kıvama girer. İnsan da öyledir. Onu kırmayın; değerleştirin. Zarifçe dokunun, zarifçe isteyin. Çünkü incelik, en büyük güçtür. Ve güç, aslında toprağın sabrında gizlidir.
Saye Aşkın