Bugün insanların nasıl kandırıldığı aklıma geldi. Aslında biz farkında olmadan çoktan başlamışız.
Reklamları izliyoruz, programlardan etkileniyoruz ve kendimizi tüketim çılgınlığının içinde buluyoruz.
Eskiden belgeseller ve sanat programları vardı. TRT2’de Bob Ross’u izlerdik mesela.
O fırçayı tutuşu, doğayı sadece boya ve fırçayla yansıtışı…
Ne güzeldi değil mi?
Şimdi bakıyoruz, fırçayı tutan kişi yerine, ürünleri tutan reklamlar var.
Bilinçsiz tüketim çılgınlığı.
Artık sınır yok.
Kim kimi nasıl kandırabilirse, kandırıyor. Filozoflar boşuna kafa yormuş bizim için; doğru bildiğimiz yanlış, yanlış bildiğimiz doğru oluyor.
Reklamlardan daha çok şey öğrenir, haberleri ise pek izlemez olduk.
Çünkü başka platformlarda daha ilgi çekici içerikler var. Haber bültenleri artık bir show gibi; ciddi bilgi bulmak neredeyse imkânsız.
Tüketim çılgınlığına dönelim:
“Bu şampuan saçınızı uzatır.”
“Bu vitamin sağlığınız için şart.”
Bu gibi ikna edici mesajlar.
Kaçınılmaz olarak bizi çılgın tüketici yapıyor.
Eskiden kışın soframızda ev yapımı turşu olurdu, meyveler ise genellikle elma ya da kurutulmuş meyve.
Şimdi her şey var ama tatları ve kokuları yok. Reklamlar ise diyor ki:
“Hiç düşünmeyin, her şeyi sizin için biz düşünüyoruz zaten. Rahat olun"
Artık sorumluluk bizde. Tüketirken gerçekten neyi istediğimizi sorgulamak, bilinçli seçim yapmak önemli.
Yoksa bir gün bakarsınız, sadece reklamlarda mutlu bir hayat yaşıyor gibi hissederiz.
Ve bir nokta daha: Tweet’lerde konu olan hayatlarımızı artık dizilerde de gerçek zamanlı izliyoruz.
Gerçeklik ve kurgu neredeyse birbirine karıştı.
Peki sen gerçek hayatın neyden ibaret???
Her daim bir umut vardır
Aylin Özgür