Bitmedi...
Bitmedi acılar,
bitmedi yaslar,
bitmedi sorgulamalar.
Müjdeyle geliriz biz...
ama kara toprağa — yasla kavuşuruz.
Sonra başlar kavga:
Kimin acısı büyük...
Kimininki daha derin...
sanki ölçülürmüş gibi.
Ve süslü laflar,
yası dillendirenler...
bitmeyecek onlar da.
Ya yaşayanlar?
Rahat bırakmadık ki!
Kendi öfkemizi
onların sessizliğine sardık.
Acılarını yaşasınlar istemedik,
önlerine koyduk sebeplerini —
meze misali...
unutturmayalım dercesine.
Oysa...
aynı acıyı yaşamadıkça,
aynı sızıyı duymak
mümkün değildir!
“Güçlü ol!” dedik.
“Dimdik dur!” dedik.
Ama bilmedik…
bazı acılar insanı dimdik değil,
sessiz kılar.
Acı, geldiği yerde ağırdır —
asla bulaşıcı değildir.
Mutluluk bulaşıcıydı bir zamanlar...
ama kimse paylaşmıyor artık.
Herkes acısını anlatıyor şimdi,
süslü laflarla,
uzun betimlemelerle…
biraz daha duyulsun diye.
Ve kara toprak...
yine sessiz,
yine sabırlı...
Biz hâlâ kavga ediyoruz;
kiminin acısı büyük,
kimininki daha derin...
sanki ölçülürmüş gibi....
Aylin Özgür