Hadi hayaller kuralım,
Her birinde farklı mevsim, farklı zamanlar olsun.
Gerçekte ise,
Baharda kışı, kışta yazı yaşamak isteriz.
Ne mevsimin farkında oluruz,
Ne de havasının...
Geçip gidince özleriz;
“Yaz gelse,” deriz,
Yazın da kışı yaşamayı dileriz.
Peki ya sonbahar?
Yok mu onu isteyen?
Halbuki tüm mevsimlerin toplamıdır sonbahar.
Hadi şimdi bırakalım mevsimleri,
Gelelim ruhumuzun mevsimlerine...
Hiç yaşadınız mı tam olarak
Hayalinizdeki mevsimi?
Ya da hayatı?
Biraz olsun farkına vardınız mı?
Yoksa “olduğu kadar” deyip
Kendi hayatınıza sahip çıkmayı bıraktınız mı?
“İşler güçler var,” diyerek
Kendinizi hep ihmal mi ettiniz?
Birisi sorunca mı başladınız
Hayatınızı değerlendirmeye?
“Çok soru,” deyip
Cevap vermeye vaktiniz olmadığını söyleyerek
İçten içe muhasebeye çekildiğinizin farkında bile değilsiniz.
Hiç sordunuz mu kendinize:
“Hayalimi gerçek kılma ihtimalim oldu mu?”
Oysa…
“Hayal kurmaya bile vaktim olmamıştı ki,” dediniz belki de.
Belki de bu yüzden hep bir mevsim eksik kalır içimizde.
Bir yanımız bahar kadar umut dolu,
Bir yanımız kış kadar sessizdir.
Ne tam ısınırız,
Ne de tam soğuruz hayattan.
Bazen bir sabah pencereden bakarız,
Hava gri ama içimizde güneş vardır.
Ya da tam tersi — gün pırıl pırılken,
Ruhumuzun içinde bir rüzgâr eser, sebepsizce.
İşte o an anlarsın,
Ruhun da mevsimleri var:
Bazen döngüde, bazen durakta, bazen yeniden filizlenmekte...
Ve kimbilir...
Belki de ruhumuzun mevsimi hiç bitmeyendir.
Her daim bir umut vardır
Aylin Özgür