Hoş geldin Sonbahar.
Hoş geldin yağmurlarıyla, fırtınasıyla, doğanın pastel renkleriyle.
Ne muhteşemsin sen, Sonbahar.
Yapraklar dans ederek, ilkbahardan beri tutundukları dala veda ediyor.
Turuncu ya da sarıya dönmüş yapraklar, her gün onları ısıtan Güneş’e, dallarını sallayan rüzgâra veda ediyor.
Artık bahçelerde Aster çiçekleri, kasımpatları, güller, ekinezyalar, hibiskuslar ve güneş şapkaları bize “Merhaba” diyecek.
Bir de mor çiğdemler… Çocukluğumda her yeri kaplarlardı; namıdiğer safran.
Biz Sonbaharı severiz. Çünkü aceleyle koşuşturulan telaşlar bitmiştir ya da bitmek üzeredir.
Yılın muhasebesi yapılır: Nelere ulaştık, neleri kaybettik, nelere veda ettik, neleri başardık.
Sonra tüm bunlar ya rafa kaldırılır ya da anı kitabımıza.
Ne yücesin sen Sonbahar! Hiç kimse sana bir şey anlatmasa da sen her şeyi anlayıp hissedensin.
Bir sonraki yılın planları, hayalleri çoktan yapılmaya başlandı bile.
Önce geçen yıldan alınan dersler, sonra da gelecek yılın umutları…
Bir kahve eşliğinde, düşlerimize eşlik eder.
Renklerin mevsimi sensin. Sarı, turuncu, kırmızı…
Hepsi havada uçuşuyor. Bu kadar farklı tonu başka mevsimde görmedim ben.
Sarı; bazen ayçiçeği gibi, bazen de Güneş’in usulca vedası gibi.
Turuncu; bazen nar çiçeği, bazen de narenciye meyvelerinin tatlı “Merhaba”sı gibi.
Kırmızı; hem lalede, hem de sonbaharda topladığımız kızılcık ve kuşburnunda. Şifa olsunlar.
Ve mor.
Sensiz hiçbir mevsim yok zaten. Asil ve ruh yolculuğumuzun rengi.
Sonbaharın kendine has bir kokusu var. Hem huzur kokuyor hem de tüm ağaçlar ve yapraklar öyle güzel uyumlanıyor ki…
İnsan sanki başka bir dünyada yaşıyormuş gibi hissediyor.
Dilerim bu Sonbahar herkese sağlık, barış, mutluluk ve huzur getirsin.
Her daim bir umut vardır.
Aylin Özgür