Günümüzde sağırlar ve körler birbirini ne güzel ağırlar.
Ne çok şeyi görmezden,
Ne çok şeyi duymazdan geliyoruz.
Ardından da “hayat bu” deyip geçiyoruz.
Bahanelere sığınır olmuşuz.
Boyumuzdan büyük dertlerin gölgesinde küçülürken,
minicik sorunları fil gibi büyütmüşüz.
Acılarımızı ise adeta yarış malzemesi yapmışız.
Her yanımız yara bandı, her yanımız teselli buketiyle dolmuş taşmış
Bir de işin başka bir yanı var:
Herkes birbirinin üzerinden vicdanını temizler olmuş.
“Herkes her şeyi halletsin,
ben de sanki çok şey yapmışım,
çok şey düşünmüşüm gibi görüneyim” dercesine yaşıyoruz bu hayatı.
Kendi sessizliğimizde boğulurken
başkalarının çığlıklarına kulaklarımızı kapatıyoruz.
Gözümüzün önündeki güzelliklere kör,
uzağın hayaline ise körkütük âşık oluyoruz.
Olumsuzlukları zihnimizin en derin yerine sabitlemiş,
ters giden her şeye bahane bulmuş,
iyi gidenlere ise alaycı bir “terane” demişiz.
Oysa biraz kulak versek bir tebessüme,
biraz göz gezdirsek gökyüzüne;
anlayacağız ki dertlerimiz sandığımız kadar büyük değil,
ama insanlığımız sandığımızdan çok daha büyük ve hep lazım bize ve herkese
Değil mi?
Bugünlere bakınca tuhaf geliyor.
Dünlere bakınca ne güzelmiş diyoruz.
Peki ya yarınlar?
Onları nasıl anacağız?
Şunu unutmamalı:
Güzel anmak için,
güzel şeyler de yapmış olmamız gerekir.
Her daim bir umut vardır
Aylin Özgür