Hiç fark ettiniz mi, bir çocuk gülümseyen birini gördüğünde anında gülümser?
Ya da bir arkadaşının düştüğünü görünce gözleri doluverir?
İşte bu hızlı ve doğal tepkilerin ardında, beyinlerimizin gizli kahramanları olan ayna nöronlar var.
Ayna nöronlar, çocuğun yalnızca kendi yaşadıklarını değil, başkasının duygularını, hareketlerini ve niyetlerini de hissedebilmesini sağlar.
Bir anlamda, empati tohumları bu nöronlarla yeşerir. Çocuk, gördüğü davranışı sadece taklit etmez;
o davranışın duygusal tonunu da içine çeker. Yani annesini üzgün gören bir çocuk, kelimelerle anlatılmasa bile hüzünlenir.
Eğitim dünyasında bunun çok özel bir karşılığı var.
Çünkü çocuklar en çok öğütlerden değil, model olmaktan öğrenir.
Öğretmenin ses tonundaki şefkat, sabırla dinlemesi, paylaşmaya verdiği değer…
Hepsi ayna nöronlar sayesinde küçük kalplerde iz bırakır.
Ayna nöronlar yalnızca empatiyi değil, öğrenmenin temel taşlarını da besler.
Bir çocuk, kalemi nasıl tutacağını, ayakkabısını nasıl bağlayacağını, hatta nasıl dans edileceğini gözlem yoluyla öğrenir.
Dolayısıyla yetişkinlerin davranışları, çocukların gelecekteki becerilerinin sessiz öğretmenleridir.
Bugün sınıflarımızda ve evlerimizde hatırlamamız gereken en önemli şey şu: Çocuklar kulaklarından çok gözleriyle öğrenir.
Onlara kitaplardan, tahtalardan, ekranlardan anlattıklarımız kadar; bizim bakışımız, sabrımız ve sevgimiz de öğretiyor.
Çünkü her hareketimiz, bir çocuğun beyninde yankılanan bir ayna nöron kıvılcımı demek.
Unutmayalım, biz hangi duyguları ve davranışları yansıtıyorsak, çocuklar da yarının dünyasında onları çoğaltacak.
Nurdan Kıyar – Öğretmen & Yazar
Adana/2025