Toplumu şekillendiren en önemli unsur, bireylerin karakteridir. Karakterin temelleri ise çocuklukta, hatta okul öncesi dönemde atılır. Biz öğretmenler, bu dönemde verdiğimiz her sözcüğün, her davranışın, her yönlendirmenin çocukların gelecekteki kişilik yapılarını etkilediğini çok iyi biliriz.
Okul öncesi eğitim yalnızca harfler ve sayılar öğretmekten ibaret değildir. Bu dönem, paylaşma, sabır, dürüstlük, saygı, empati gibi temel değerlerin çocuğun yaşamına yerleşmesi için en uygun zamandır. Çünkü bu yaşlarda öğrenilen davranışlar, alışkanlığa dönüşme potansiyeline sahiptir.
Paylaşma:
Paylaşmayı öğrenen bir çocuk, “Ben” duygusunun yanı sıra “Biz” bilincini de geliştirmeye başlar. Sınıfta oyuncağını arkadaşına vermek, sırada beklerken sabretmek kadar değerli bir kazanımdır.
Sabır:
Beklemeyi öğrenmek, isteklerin hemen karşılanmadığı durumlarda öfkesini yönetebilmek… Sabır, yalnızca okul başarısını değil, hayat başarısını da etkileyen bir özelliktir.
Dürüstlük:
Çocuklara dürüstlüğü öğretmek, sadece “yalan söyleme” demekle olmaz. Onlara, hata yaptığında dürüstçe ifade edebilmenin güvenli bir ortamda mümkün olduğunu göstermek gerekir.
Ebeveyn ve öğretmen iş birliği burada çok önemlidir.
Değerler eğitimi yalnızca sınıfta verilen bir ders değil; evde, sokakta, parkta ve tüm yaşam alanlarında devam eden bir süreçtir. Çocuklar, söylenenden çok gördüklerini öğrenir. Bir çocuğa sabrı, dürüstlüğü ya da sevgiyi öğretmek istiyorsak, önce biz yetişkinler bunu hayatımızın merkezine koymalıyız.
Nurdan Kıyar
Okul Öncesi Öğretmeni – Uzman Öğretici – Yazar