Aşk, bazen bize kaderin özenle kurduğu bir sahnenin içinde rol aldığımızı hissettirir.
Bazen de kendi yazmadığımız bir oyunun ortasında, ne zaman alkış alacağımızı ne zaman sahneden çekileceğimizi bilemeden dururuz.
İşte o anlarda aşkın dizilimi devreye girer: Yan yana gelmesi gereken kalpler birleşir, yanlış zamanda dokunan ruhlar birbirini incitir.
Her aşk, kendi matematiğini, kendi ritmini ve kendi sınavını taşır.
İyi aşk, bir kişinin hayatına sessizce girip orayı güzelleştiren bir rüzgâr gibidir.
Ne kapı çarpar, ne bağırır, ne “ben geldim” diye ortalığı karıştırır.
Birden fark edersin ki,üzerine örtülmüş bir yorgunluk battaniyesi hafiflemiş…
Gülüşün yumuşamış…
Kalbin daha güvenli atıyor…
Bu aşk türü, seni sen yapan şeylerle kavga etmez.
Hedefinle yarışmaz.Özgürlüğüne gölge düşürmez.Seni köreltmez, aksine açar.
İyi aşk, yanındayken kendin olabildiğin, hatta kendinin biraz daha iyi hâline dönüşebildiğin aşktır.
Ama kötü aşk, başlangıçta sana hayatının en parlak ışığı gibi görünür; oysa fark etmeden gözüne gelen projektördür.
Yakınlaştıkça kör eder.
Birini tutmak için kendinden vazgeçtiğini fark etmezsin önce.
Sınırların yavaşça erir, “Nasıl olsa düzelir” diye kendini avuttukça içten içe küçülürsün.
Bir gün bir bakarsın, artık gülüşün bile o kişinin onayına bağlı hale gelmiş.
Hiçbir ilişkide insanın ruhu bu kadar daralmamalı.
Aşkın dizilimi şunu söyler:
Yanlış insanda doğru sevgiyi ararsan, kendi ışığını söndürürsün.
Doğru insanda ise yıllarca eksik sandığın yanlarını tamamlarsın, üstelik o bile farkında olmadan yapar bunu.
Bazen hayat bize iki aşk getirir:Biri, bize ait olmayan ama çok istediğimiz…
Diğeri, bizi seçen ama geç fark ettiğimiz.
Ve çoğu insan ilkine takılır; yoğun olanı aşk sanır, yakanı tutku, zor olanı kader diye kodlar.
Oysa gerçek aşk, gürültü çıkarmaz.Gerçek aşkın sesi içinden gelir.
Aşkın dizilimi, bize son bir şey daha fısıldar:Kalp asla yanılmaz, sadece biz bazen kulaklarımızı ona kapatırız.
Ve en doğru kişi, ruhunu susturmayan; tam tersine ruhunun sesini duymayı hatırlatan kişidir.
Belki de mesele doğru aşkı bulmak değil…
Yanlış olanı bırakmaya cesaret edebilmektir.