İnsan birine güvenirken aslında kendine bir söz verir:
“Kalbimi senin yanında rahat bırakıyorum.”
Bu söz, yüksek sesle söylenmez.
Hatta çoğu zaman fark edilmez bile.
Yavaş yavaş olur güven…
Bir bakışın içtenliği, bir sözün tutarlılığı, bir var oluşun sakinliğiyle.
Ve ne kadar ince bir dengedir bu…
Güven, ilişkilerin görünmez omurgasıdır.
Söylenenlerden çok, nasıl söylendiğinde; yapılanlardan çok, nasıl yapıldığında saklıdır.
Kalbin, bir başkasının yanında kendini bıraktığı ve “burada güvendeyim” dediği o alan…
Fakat güvensizlik, hiçbir zaman aniden başlamaz.
Çoğu zaman önce küçük ipuçları gelir:
Ses tonunda bir gölge, gözlerde hafif bir kaçış, sözlerin içindeki belirsizlik…
Bunlar bağırmaz.
Sadece içeriye sızar.
Ve insan, en çok kendine kızar.
“Bunu neden hissediyorum?” diye.
Çünkü şüphe, çoğu zaman duygudan önce gelir.
Zihin reddetse bile, kalp çoktan duymuştur gerçeği.
Güvensizlik, iki kişi arasında değil, önce insanın kendi içinde başlar.
Bir yanın inanmak ister,
bir yanın korunmak…
Kalp ikiye bölünür.
Ve o ince çizgi, tam da burada belirir.
Güvenin olduğu yer, huzurun evidir.
Güvensizliğin olduğu yer, kendinden bile sakladığın fırtına.
Her ilişki, bu iki duygunun kıyısında yürür:
Biri seni yakınlaştırır,
diğeri uzaklaştırır.
Ve en acı gerçek şudur ki:
Güven kırıldığında, “tekrar kurulabilir” denir.
Evet, belki…
Ama hiçbir şey bir daha ilk hali gibi olmaz.
Çünkü artık insan “gördüğünü unutamaz”.
Yine de, bütün yaralara rağmen,
insanın içinde hep bir umut saklıdır:
“Belki bu kez olur.”
“Belki bu kez tutar.”
“Belki bu kez kalbim güvende kalır.”
Ve işte insan, tam da bu umudu yüzünden güçlüdür.
Kırılmayı göze alacak kadar sevebildiği için.
Güven, hâlâ kalbin en cesur hâlidir.
Güvensizlik ise onun yorgun sessizliği.
Ama her ikisi de gerçektir.
Ve her ikisi de insana dairdir.
Ve...
“En ince çizgiler, en büyük kırılmaları taşır.”
İNCE ÇİZGİ;GÜVENİN SUSTUĞU, KUŞKUNUN KONUŞTUĞU YER!
İnsan birine güvenirken aslında kendine bir söz verir:
“Kalbimi senin yanında rahat bırakıyorum.”
Bu söz, yüksek sesle söylenmez.
Hatta çoğu zaman fark edilmez bile.
Yavaş yavaş olur güven…
Bir bakışın içtenliği, bir sözün tutarlılığı, bir var oluşun sakinliğiyle.
Ve ne kadar ince bir dengedir bu…
Güven, ilişkilerin görünmez omurgasıdır.
Söylenenlerden çok, nasıl söylendiğinde; yapılanlardan çok, nasıl yapıldığında saklıdır.
Kalbin, bir başkasının yanında kendini bıraktığı ve “burada güvendeyim” dediği o alan…
Fakat güvensizlik, hiçbir zaman aniden başlamaz.
Çoğu zaman önce küçük ipuçları gelir:
Ses tonunda bir gölge, gözlerde hafif bir kaçış, sözlerin içindeki belirsizlik…
Bunlar bağırmaz.
Sadece içeriye sızar.
Ve insan, en çok kendine kızar.
“Bunu neden hissediyorum?” diye.
Çünkü şüphe, çoğu zaman duygudan önce gelir.
Zihin reddetse bile, kalp çoktan duymuştur gerçeği.
Güvensizlik, iki kişi arasında değil, önce insanın kendi içinde başlar.
Bir yanın inanmak ister,
bir yanın korunmak…
Kalp ikiye bölünür.
Ve o ince çizgi, tam da burada belirir.
Güvenin olduğu yer, huzurun evidir.
Güvensizliğin olduğu yer, kendinden bile sakladığın fırtına.
Her ilişki, bu iki duygunun kıyısında yürür:
Biri seni yakınlaştırır,
diğeri uzaklaştırır.
Ve en acı gerçek şudur ki:
Güven kırıldığında, “tekrar kurulabilir” denir.
Evet, belki…
Ama hiçbir şey bir daha ilk hali gibi olmaz.
Çünkü artık insan “gördüğünü unutamaz”.
Yine de, bütün yaralara rağmen,
insanın içinde hep bir umut saklıdır:
“Belki bu kez olur.”
“Belki bu kez tutar.”
“Belki bu kez kalbim güvende kalır.”
Ve işte insan, tam da bu umudu yüzünden güçlüdür.
Kırılmayı göze alacak kadar sevebildiği için.
Güven, hâlâ kalbin en cesur hâlidir.
Güvensizlik ise onun yorgun sessizliği.
Ama her ikisi de gerçektir.
Ve her ikisi de insana dairdir.
Ve...
“En ince çizgiler, en büyük kırılmaları taşır.”
Ekleme
Tarihi: 07 Kasım 2025 -Cuma
İNCE ÇİZGİ;GÜVENİN SUSTUĞU, KUŞKUNUN KONUŞTUĞU YER!
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(2)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.