Hülya Ölçücüoğlu
Köşe Yazarı
Hülya Ölçücüoğlu
 

YETİŞEMEMENİN ÇARESİZLİĞİ

Her gün aynı sahne… Alarm çalar, gözlerimizi açar açmaz bir koşunun içine düşeriz. Daha gün başlamadan yapılacaklar listesi zihnimizde birikip üstümüze çöker. İşe yetişmek gerekir, faturaları ödemek gerekir, çocuğu okula bırakmak gerekir, eve ekmek almak gerekir… “Gerekir” kelimesi, modern hayatın en çok duyduğumuz fısıltısıdır. Ama ne gariptir ki, insan bütün bu gereklerin peşinde koşarken aslında hiçbirine tam olarak yetişemez. İş yetişmez, ödev yetişmez, toplantı yetişmez, yemek yetişmez. Ve en acısı, insan kendine de yetişemez. Tam da burada başlar sıkışmışlık. Çünkü hayat, bizden hep “biraz daha” ister. Biraz daha çalış, biraz daha gayret et, biraz daha fedakârlık yap… Ama insanın gücü sınırsız değildir. Yetişemediği noktada kendini suçlu hisseder. Bir yanıyla “daha fazlasını yapmalıydım” derken, diğer yanıyla “artık takatim kalmadı” diye fısıldar. İşte bu çelişki, insanın içini kemiren çaresizliğin tam tarifidir. Belki de çağımızın en büyük yorgunluğu budur: Hiçbir şeye tam anlamıyla yetişememek. Hep eksik kalmak, hep geriden gelmek. İnsanı kahreden şey, çok çalışmak değil; ne kadar çalışsa da hep bir yerlerde açık vermektir. Bazen düşünüyorum… Eskiden hayat daha mı sakindi, yoksa insanlar mı daha kanaatkârdı? Belki de mesele hızla akan bir zamanda, insanın kendi ritmini bulamamasıdır. Çünkü zaman artık bize ait değil; biz zamana yetişmeye çalışıyoruz. Ve bu yarışta en çok kaybolan şey, iç huzurumuz oluyor. Oysa insan, yetişemediğinde bile kendine şunu hatırlatmalı: Hiçbirimiz hayata bütünüyle yetişemeyiz. Çünkü hayat zaten hep bizden önde koşar. Asıl mesele, her şeye yetişmek değil; gerçekten değer verdiğimiz şeylerin gereğini yapabilmek. Ama biz ne yapıyoruz? Çoğu zaman önemsiz işlerin içinde boğulup, asıl kıymetli olanları erteliyoruz. Sonra yetişemediğimiz için suçluluk, yapamadığımız için çaresizlik, kaybettiğimiz için pişmanlık duyuyoruz. Hayat belki de bize şunu öğretmeye çalışıyor: Gerekliliklerin hepsine birden yetişemezsin, ama en özüne yetişebilirsin. Ve belki de özgürlük, bu farkındalıkla başlıyor.
Ekleme Tarihi: 28 Ağustos 2025 -Perşembe

YETİŞEMEMENİN ÇARESİZLİĞİ

Her gün aynı sahne…
Alarm çalar, gözlerimizi açar açmaz bir koşunun içine düşeriz. Daha gün başlamadan yapılacaklar listesi zihnimizde birikip üstümüze çöker. İşe yetişmek gerekir, faturaları ödemek gerekir, çocuğu okula bırakmak gerekir, eve ekmek almak gerekir… “Gerekir” kelimesi, modern hayatın en çok duyduğumuz fısıltısıdır.
Ama ne gariptir ki, insan bütün bu gereklerin peşinde koşarken aslında hiçbirine tam olarak yetişemez. İş yetişmez, ödev yetişmez, toplantı yetişmez, yemek yetişmez. Ve en acısı, insan kendine de yetişemez.
Tam da burada başlar sıkışmışlık. Çünkü hayat, bizden hep “biraz daha” ister. Biraz daha çalış, biraz daha gayret et, biraz daha fedakârlık yap… Ama insanın gücü sınırsız değildir. Yetişemediği noktada kendini suçlu hisseder. Bir yanıyla “daha fazlasını yapmalıydım” derken, diğer yanıyla “artık takatim kalmadı” diye fısıldar. İşte bu çelişki, insanın içini kemiren çaresizliğin tam tarifidir.
Belki de çağımızın en büyük yorgunluğu budur: Hiçbir şeye tam anlamıyla yetişememek. Hep eksik kalmak, hep geriden gelmek. İnsanı kahreden şey, çok çalışmak değil; ne kadar çalışsa da hep bir yerlerde açık vermektir.
Bazen düşünüyorum…
Eskiden hayat daha mı sakindi, yoksa insanlar mı daha kanaatkârdı? Belki de mesele hızla akan bir zamanda, insanın kendi ritmini bulamamasıdır. Çünkü zaman artık bize ait değil; biz zamana yetişmeye çalışıyoruz. Ve bu yarışta en çok kaybolan şey, iç huzurumuz oluyor.
Oysa insan, yetişemediğinde bile kendine şunu hatırlatmalı: Hiçbirimiz hayata bütünüyle yetişemeyiz. Çünkü hayat zaten hep bizden önde koşar. Asıl mesele, her şeye yetişmek değil; gerçekten değer verdiğimiz şeylerin gereğini yapabilmek.
Ama biz ne yapıyoruz? Çoğu zaman önemsiz işlerin içinde boğulup, asıl kıymetli olanları erteliyoruz. Sonra yetişemediğimiz için suçluluk, yapamadığımız için çaresizlik, kaybettiğimiz için pişmanlık duyuyoruz.
Hayat belki de bize şunu öğretmeye çalışıyor: Gerekliliklerin hepsine birden yetişemezsin, ama en özüne yetişebilirsin. Ve belki de özgürlük, bu farkındalıkla başlıyor.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rotayonhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Alev
(21.08.2025 23:02 - #2450)
❤️❤️❤️
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rotayonhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.