Hayatın en sadık ama en acımasız dostu zamandır. Sessizce yanımızda yürür, bizimle beraber büyür, çoğu zaman farkına bile varmadan bize eşlik eder. Ne var ki, dostluk dediğimizde beklentimiz hep koruyan, kollayan bir elden yanadır; oysa zaman, tam tersine, bize hiçbir ayrıcalık tanımaz. Onun dostluğu, koşulsuz ama merhametsizdir.
Zamanın dokunuşları bazen şefkatli görünür: bir yaranın kabuk bağlaması, bir acının hafiflemesi, bir kaybın ardından içimize sızan dinginlik... Ama aynı zaman, yüzümüze çizgiler bırakır, bedenimizi ağırlaştırır, kalbimizi yorgun düşürür. Acılarımızı törpülerken, aynı anda sevinçlerimizi de eskitir.
Belki de bu yüzden “acımasız dost” tanımı ona en çok yakışandır. Çünkü onsuz yaşayamayız; onsuz hiçbir şey olgunlaşmaz, hiçbir şey büyümez, hiçbir şey anlam kazanmaz. Ama aynı zamanda, onun varlığıyla birlikte her şey yavaş yavaş elimizden kayıp gider.
Zamanla yarışmaya kalktığımızda hep kaybederiz. Ne kadar direnirsek direnelim, ne kadar gençlik peşinde koşarsak koşalım, sonunda kendimizi onun terazisinde tartılmış buluruz. Yine de zamanın bu acımasızlığında tuhaf bir adalet vardır. Kimseye torpil yapmaz, kimseyi kayırmaz. Herkese aynı hızda yürür, aynı şekilde işler.
İşte belki de bu yüzden, zamanla barışmak en bilgece seçimdir. Onu düşman bellemek yerine, onunla yol arkadaşlığı etmeyi öğrenmek gerekir. Çünkü zaman, bizi tükettiği kadar, bize armağanlar da sunar: olgunluk, tecrübe, sabır ve derinlik... Acımasızdır evet, ama aynı zamanda bizi biz yapan gizli öğretmenimizdir.
Ve biz, her yeni günün sabahında aslında onunla yeni bir anlaşma yaparız. Zamanı suçlamak yerine, onunla el ele verip hayatın kıymetini anlamak belki de en büyük cesarettir.
Peki ya sizce! Zaman dost mudur?
ZAMANIN ACIMASIZ DOSTLUĞU
Hayatın en sadık ama en acımasız dostu zamandır. Sessizce yanımızda yürür, bizimle beraber büyür, çoğu zaman farkına bile varmadan bize eşlik eder. Ne var ki, dostluk dediğimizde beklentimiz hep koruyan, kollayan bir elden yanadır; oysa zaman, tam tersine, bize hiçbir ayrıcalık tanımaz. Onun dostluğu, koşulsuz ama merhametsizdir.
Zamanın dokunuşları bazen şefkatli görünür: bir yaranın kabuk bağlaması, bir acının hafiflemesi, bir kaybın ardından içimize sızan dinginlik... Ama aynı zaman, yüzümüze çizgiler bırakır, bedenimizi ağırlaştırır, kalbimizi yorgun düşürür. Acılarımızı törpülerken, aynı anda sevinçlerimizi de eskitir.
Belki de bu yüzden “acımasız dost” tanımı ona en çok yakışandır. Çünkü onsuz yaşayamayız; onsuz hiçbir şey olgunlaşmaz, hiçbir şey büyümez, hiçbir şey anlam kazanmaz. Ama aynı zamanda, onun varlığıyla birlikte her şey yavaş yavaş elimizden kayıp gider.
Zamanla yarışmaya kalktığımızda hep kaybederiz. Ne kadar direnirsek direnelim, ne kadar gençlik peşinde koşarsak koşalım, sonunda kendimizi onun terazisinde tartılmış buluruz. Yine de zamanın bu acımasızlığında tuhaf bir adalet vardır. Kimseye torpil yapmaz, kimseyi kayırmaz. Herkese aynı hızda yürür, aynı şekilde işler.
İşte belki de bu yüzden, zamanla barışmak en bilgece seçimdir. Onu düşman bellemek yerine, onunla yol arkadaşlığı etmeyi öğrenmek gerekir. Çünkü zaman, bizi tükettiği kadar, bize armağanlar da sunar: olgunluk, tecrübe, sabır ve derinlik... Acımasızdır evet, ama aynı zamanda bizi biz yapan gizli öğretmenimizdir.
Ve biz, her yeni günün sabahında aslında onunla yeni bir anlaşma yaparız. Zamanı suçlamak yerine, onunla el ele verip hayatın kıymetini anlamak belki de en büyük cesarettir.
Peki ya sizce! Zaman dost mudur?
Ekleme
Tarihi: 30 Eylül 2025 -Salı
ZAMANIN ACIMASIZ DOSTLUĞU
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(1)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.
Nur
(12.11.2025 16:32 -
#2475)
Dost olabileceğimiz günleri görmek dileği ile