İnsanın ruhunda, ilahi kaynaktan akan tükenmez bir ışık vardır. Bu ışık, hiçbir elin uzanamadığı, hiçbir sözün eksiltemediği bir yerdedir. Çoğu zaman başkalarının onayına, sevgisine, takdirine muhtaç olduğumuzu sanırız. Oysa gözlerimizi içimize çevirdiğimizde fark ederiz ki, aradığımız her şey zaten bizde saklıdır.
Hiç kimseden hiçbir şey dilenmeden yaşamak; ruhunu kimsenin gölgesine bırakmamaktır. Sevgiyi kendi özünden taşırmak, değeri kendi ilahi varlığında bilmek, gücü Yaradan’ın sana üflediği nefeste bulmaktır. Bu, dünyaya sırt çevirmek değil; dünyanın içinde kendi merkezinde kalabilmektir.
Çünkü dilenmek, sadece el açmak değildir. Bazen bir bakışa, bir söze, bir onay işaretine bile bağlanmaktır. O bağı kopardığında, göreceksin ki gökyüzü sana hep açıktı, kapılar hep ardına kadar açıktı. Senin tek yapman gereken, kendi ışığının farkına varmaktı.
En büyük özgürlük, kimsenin sana borçlu olmadığını bilerek; kimseye de borçlu hissetmeden yürümektir. Ve en büyük huzur, bu yürüyüşte Yaradan’ın sana verdiği nefesin, varlığının sana yettiğini bilmektir.
Kendi ışığını gören, kimseye muhtaç olmaz. Ve işte o zaman, hem gökyüzüne hem insana aynı sevgiyle bakabilir insan.
Kendini Yaradan’da bulan, artık kimseyi kendine ayna yapmaya ihtiyaç duymaz.
Nimet Ünal Mızraklı
Eğitmen-Yazar-Nefes Koçu