Hatice Meriç Doruk
Köşe Yazarı
Hatice Meriç Doruk
 

BAŞÖĞRETMEN OLACAK ÇOCUK

Mustafa, önce annesinin ısrarıyla mahalle mektebine daha sonra babasının yönlendirmesiyle Şemsi Efendi ilkokuluna gider. Hepimizin ezbere bildiği bir bilgidir bu. Peki kimdir bu Şemsi Efendi?  “Bu çocuk modern eğitim almalı, yoksa ziyan olur.” Çok iyi eğitim görmüş, Arapça, Farsça, Fransızca bilen Şemsi Efendi Selanik’te harap halde tek katlı bahçeli bir mescit binasını onarır ve sınıf haline getirir. Kendi adını verdiği özel bir ilkokul haline getirir. Alışılmış kalıpların dışında bu okulda ezber yoktur. Öğrencilerin soru sormasına izin vermektedir. En çok da Mustafa soru sorar. Öğretmenin sorularına en hızlı ve mantıklı cevaplar veren de odur. Sınıfta deneyler yapar Şemsi Efendi. Tarih, matematik ve coğrafya öğretir. Sınıfın duvarına astığı haritalar o dönemin şartlarında devrim niteliğindedir. Kızlar için de sınıf açar. Bu da başka bir devrimdir. Süre tutarak işlediği ders aralarında öğrencilerine bahçede jimnastik yaptırır. Şemsi Efendi okulunda müsamerelere de yer verir. Mustafa bir temsilde komutan rolünü öyle güzel oynar ki, ailesi onun askerliğe olan yatkınlığını ilk kez orada anlar. Öğrenci sırası, öğretmen masası, karatahta, küre, tebeşir gibi ders araç gereçleri kullanmaktadır. Bütün bunlar yetmezmiş gibi yolda gördüğüne gazete dağıtır, öğrenci velilerine kitap verir ve bunları kendi cebinden öder. Ahaliyi de eğitmeye çalışır. “Gavur işi” mektep sık sık uğradığı saldırılar yüzünden kapalı kaldığında bile öğrencilerine evlerinde ders vermeye devam eder.  İleride cumhuriyeti kuracağından habersiz küçük Mustafa için “Bu çocuk çok soru soruyor, ilerde çok büyük adam olacak.” demiş ama muhtemelen ne kadar büyük olacağını tam olarak kestirememiştir. Mustafa’nın özgüvenini güçlendiren, matematikteki yeteneğini fark eden ilk öğretmeni Şemsi Efendi... Mustafa’nın “başöğretmenlik ”anlayışının temeli bir çocuğu dikkatle izleyen bu yenilikçi adamın sınıfında atılır. Yıllar sonra ise Mustafa, “Atatürk” olduğunda “Bende bu vakayı uyandıran ilk hatıra Şemsi Efendi Mektebi’dir.” diyecek, hocasını onure edecektir.  Şemsi Efendi ileri görüşlülüğü sayesinde Mustafa’nın dini eğitim almasını isteyen annesi Zübeyde Hanım’ı ikna eder.  Ancak Mustafa’nın bu okulda macerası kısa sürecektir.  Mustafa biraz yaramaz bir gençtir. Selanik Mülkiye Rüştiye’sinde uğradığı haksızlık yüzünden bu duruma çok içerlemiş ve okula gitmeyi reddetmiştir. Daha o yaşlarda otoriteye, haksızlığa boyun eğmemiş, ilerde bütün dünyanın hayranlık duyacağı dik duruşunu göstermiştir.                                                       * “Senin ismin de Mustafa benim de. Bu karışıyor senin adın bundan sonra Kemal olsun.” Selanik Askeri Rüştiyesi’nde daha ilk hafta sınıf arkadaşları tarafından başkan seçilen Mustafa, kendisiyle aynı ismi taşıyan matematik öğretmeni tarafından hemen fark edilir. Öğretmeni ona “Senin adın Kemal olsun,” der. O Kemal, Namık Kemal’in,- Mustafa Bey gibi o dönem birçok vatansever öğretmenin hayranlık duyduğu- Kemal’idir. Vatan şairinin ismini gerçek bir vatan evladına vermiştir. İşte Mustafa Kemal’in ismi bir öğretmenin eseridir. Mustafa Sabri Bey ona sadece isim vermekle kalmaz. Ona özel bir defter tutturur ve her soruda mutlaka çözüm yolunu da yazmasını tembihler. Mustafa kendine verilen görevi titizlikle yerine getirir. Bu disiplin onun askeri strateji defterlerinde aynen görülür. Askeri dehasıyla, yaptığı stratejik hamlelerle olmaz denen şeyleri başarmış, milletini çözüme ulaştırmıştır. Atatürk isim babasını “Bana yalnız adımı değil, matematiği sevdiren odur.” diye anlatacaktır.                                                                       * “O çocuk büyük şeyler düşünüyor.” Manastır Askeri İdadisi en etkileyici öğretmenlerinden biri Topçu Kolağası Mehmet Tevfik Bey’dir. Sık sık pencereden dışarı dağları seyrederek hayaller kuran Mustafa’ya ses çıkarmaz. Çünkü bir öğretmen önsezisiyle anlamıştır. “O çocuk büyük şeyler düşünüyor,” diyen Tevfik Bey Mustafa’ya tarih bilincini ve vatan sevgisinin derinleşmesini sağlamıştır. Türk tarihini, Fransız devrimini de Tevfik Bey’den öğrenen Mustafa “bana yeni ufuklar açtı.” diyerek anacaktır öğretmenini.                                           * “Nakiyüddin Bey bana henüz ilk bilgileri öğretirken gelecek için ilk düşüncelerimi de vermişti.” 1924’de Samsun gezisinde kalabalığın içinde gördüğü fötr şapkasıyla kendisini dinlemeye gelen Fransızca öğretmeninin elinden tutarak söylediği sözlerdir bunlar.  Nakiyüddin Bey Mustafa’ya bir dil bilmenin insana nasıl kapılar açtığını fark etmesini sağlamıştır. Böylece Mustafa çok iyi öğrendiği Fransızca sayesinde fikir akımlarını takip eder. Fransız devrimini, dönemin önemli yazılarını ve dış basını bu sayede çok iyi okur, anlar. Hiçbir gelişimden geri kalmaz. “Senin yolun subaylıktır, şiir seni alır götürür.”  Manastır’da Mustafa’nın ufkunu açan bir diğer öğretmen Ömer Naci olacaktır. İttihatçidir. Hitabet gücü çok yüksektir. Mızrak gibi düzgün konuşması, etkileyici hitabeti Mustafa’ya ilham olur. O da hitabet çalışmaya başlar. Nutuk’da ritmi Ömer Naci’den öğrendiğini söyleyecektir. Öğretmeninin etkisiyle şiire merak salan genç adamı yine Ömer Naci durduracaktır. “Senin yolun subaylıktır, şiir seni alır götürür.” der. Atatürk yıllar yıllar sonra bu anısını gülerek anlatacak ve “iyi ki beni durdurmuş yoksa kötü bir şair olabilirdim.” diyecektir. Oysa paşa bilmiyor ki,  her bir sözü iyi yazılmış bir şiir gibi hep dilimizde. Belki de en güzeli şu dizesi: “Ne mutlu Türküm diyene!” Başöğretmenimiz Atatürk ve geleceği şekillendiren tüm öğretmenlerin günü kutlu olsun.
Ekleme Tarihi: 26 Kasım 2025 -Çarşamba

BAŞÖĞRETMEN OLACAK ÇOCUK


Mustafa, önce annesinin ısrarıyla mahalle mektebine daha sonra babasının yönlendirmesiyle Şemsi Efendi ilkokuluna gider.
Hepimizin ezbere bildiği bir bilgidir bu.
Peki kimdir bu Şemsi Efendi? 

“Bu çocuk modern eğitim almalı, yoksa ziyan olur.”

Çok iyi eğitim görmüş, Arapça, Farsça, Fransızca bilen Şemsi Efendi Selanik’te harap halde tek katlı bahçeli bir mescit binasını onarır ve sınıf haline getirir. Kendi adını verdiği özel bir ilkokul haline getirir.
Alışılmış kalıpların dışında bu okulda ezber yoktur. Öğrencilerin soru sormasına izin vermektedir. En çok da Mustafa soru sorar. Öğretmenin sorularına en hızlı ve mantıklı cevaplar veren de odur.
Sınıfta deneyler yapar Şemsi Efendi.
Tarih, matematik ve coğrafya öğretir. Sınıfın duvarına astığı haritalar o dönemin şartlarında devrim niteliğindedir.
Kızlar için de sınıf açar. Bu da başka bir devrimdir.
Süre tutarak işlediği ders aralarında öğrencilerine bahçede jimnastik yaptırır.
Şemsi Efendi okulunda müsamerelere de yer verir. Mustafa bir temsilde komutan rolünü öyle güzel oynar ki, ailesi onun askerliğe olan yatkınlığını ilk kez orada anlar.
Öğrenci sırası, öğretmen masası, karatahta, küre, tebeşir gibi ders araç gereçleri kullanmaktadır.
Bütün bunlar yetmezmiş gibi yolda gördüğüne gazete dağıtır, öğrenci velilerine kitap verir ve bunları kendi cebinden öder. Ahaliyi de eğitmeye çalışır. “Gavur işi” mektep sık sık uğradığı saldırılar yüzünden kapalı kaldığında bile öğrencilerine evlerinde ders vermeye devam eder.
 İleride cumhuriyeti kuracağından habersiz küçük Mustafa için “Bu çocuk çok soru soruyor, ilerde çok büyük adam olacak.” demiş ama muhtemelen ne kadar büyük olacağını tam olarak kestirememiştir.
Mustafa’nın özgüvenini güçlendiren, matematikteki yeteneğini fark eden ilk öğretmeni Şemsi Efendi... Mustafa’nın “başöğretmenlik ”anlayışının temeli bir çocuğu dikkatle izleyen bu yenilikçi adamın sınıfında atılır.
Yıllar sonra ise Mustafa, “Atatürk” olduğunda “Bende bu vakayı uyandıran ilk hatıra Şemsi Efendi Mektebi’dir.” diyecek, hocasını onure edecektir. 
Şemsi Efendi ileri görüşlülüğü sayesinde Mustafa’nın dini eğitim almasını isteyen annesi Zübeyde Hanım’ı ikna eder.  Ancak Mustafa’nın bu okulda macerası kısa sürecektir. 
Mustafa biraz yaramaz bir gençtir. Selanik Mülkiye Rüştiye’sinde uğradığı haksızlık yüzünden bu duruma çok içerlemiş ve okula gitmeyi reddetmiştir. Daha o yaşlarda otoriteye, haksızlığa boyun eğmemiş, ilerde bütün dünyanın hayranlık duyacağı dik duruşunu göstermiştir.
                                                      *
“Senin ismin de Mustafa benim de. Bu karışıyor senin adın bundan sonra Kemal olsun.”
Selanik Askeri Rüştiyesi’nde daha ilk hafta sınıf arkadaşları tarafından başkan seçilen Mustafa, kendisiyle aynı ismi taşıyan matematik öğretmeni tarafından hemen fark edilir. Öğretmeni ona “Senin adın Kemal olsun,” der.
O Kemal, Namık Kemal’in,- Mustafa Bey gibi o dönem birçok vatansever öğretmenin hayranlık duyduğu- Kemal’idir. Vatan şairinin ismini gerçek bir vatan evladına vermiştir.
İşte Mustafa Kemal’in ismi bir öğretmenin eseridir.
Mustafa Sabri Bey ona sadece isim vermekle kalmaz. Ona özel bir defter tutturur ve her soruda mutlaka çözüm yolunu da yazmasını tembihler. Mustafa kendine verilen görevi titizlikle yerine getirir. Bu disiplin onun askeri strateji defterlerinde aynen görülür. Askeri dehasıyla, yaptığı stratejik hamlelerle olmaz denen şeyleri başarmış, milletini çözüme ulaştırmıştır.
Atatürk isim babasını “Bana yalnız adımı değil, matematiği sevdiren odur.” diye anlatacaktır.
                                                                      *
“O çocuk büyük şeyler düşünüyor.”
Manastır Askeri İdadisi en etkileyici öğretmenlerinden biri Topçu Kolağası Mehmet Tevfik Bey’dir. Sık sık pencereden dışarı dağları seyrederek hayaller kuran Mustafa’ya ses çıkarmaz. Çünkü bir öğretmen önsezisiyle anlamıştır. “O çocuk büyük şeyler düşünüyor,” diyen Tevfik Bey Mustafa’ya tarih bilincini ve vatan sevgisinin derinleşmesini sağlamıştır. Türk tarihini, Fransız devrimini de Tevfik Bey’den öğrenen Mustafa “bana yeni ufuklar açtı.” diyerek anacaktır öğretmenini.
                                          *
“Nakiyüddin Bey bana henüz ilk bilgileri öğretirken gelecek için ilk düşüncelerimi de vermişti.”
1924’de Samsun gezisinde kalabalığın içinde gördüğü fötr şapkasıyla kendisini dinlemeye gelen Fransızca öğretmeninin elinden tutarak söylediği sözlerdir bunlar.
 Nakiyüddin Bey Mustafa’ya bir dil bilmenin insana nasıl kapılar açtığını fark etmesini sağlamıştır. Böylece Mustafa çok iyi öğrendiği Fransızca sayesinde fikir akımlarını takip eder. Fransız devrimini, dönemin önemli yazılarını ve dış basını bu sayede çok iyi okur, anlar. Hiçbir gelişimden geri kalmaz.
“Senin yolun subaylıktır, şiir seni alır götürür.” 
Manastır’da Mustafa’nın ufkunu açan bir diğer öğretmen Ömer Naci olacaktır. İttihatçidir. Hitabet gücü çok yüksektir. Mızrak gibi düzgün konuşması, etkileyici hitabeti Mustafa’ya ilham olur. O da hitabet çalışmaya başlar. Nutuk’da ritmi Ömer Naci’den öğrendiğini söyleyecektir. Öğretmeninin etkisiyle şiire merak salan genç adamı yine Ömer Naci durduracaktır. “Senin yolun subaylıktır, şiir seni alır götürür.” der.
Atatürk yıllar yıllar sonra bu anısını gülerek anlatacak ve “iyi ki beni durdurmuş yoksa kötü bir şair olabilirdim.” diyecektir.
Oysa paşa bilmiyor ki,  her bir sözü iyi yazılmış bir şiir gibi hep dilimizde. Belki de en güzeli şu dizesi:
“Ne mutlu Türküm diyene!”
Başöğretmenimiz Atatürk ve geleceği şekillendiren tüm öğretmenlerin günü kutlu olsun.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rotayonhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.