Haftanın kelimesi: Bile
“Yanlışlıkla yanmıyor ağaç, yanlışlıkla vurulmuyor kuşlar, yanlışlıkla kurumuyor dere, yanlışlıkla çürümüyor meyve dalında, yanlışlıkla kirlenmiyor toprak, yanlışlıkla ölmüyor kadınlar, yanlışlıkla kaybolmuyor çocuklar, yanlışlıkla kırılmıyor o güzel kalp.”
BİLE BİLE LADES
“Bile” diye bir kelime var.
Küçücük, dört harfli, ama etkisi büyük.
Eski Türkçede “bilä” diye geçiyor, anlamı; “birlikte, beraber, yan yana.”
Omuz omuza yürünen yolları, aynı sofraya oturmayı, aynı gökyüzüne bakmayı anlatırmış.
Yani o dönemlerde “seninle bile geldim,” derken aslında seninle birlikte demek istenirmiş.
Ama zamanla o “beraberlik” anlamı eksilmiş.
Bugün “bile” dediğimizde, daha çok şaşırma, kırılma, hatta dışlanma duygusunu taşıyoruz cümleye.
Anlayacağınız birliktelik anlamı yerini, ince bir siteme bırakmış.
“Sen bile gelmedin.”
“O bile inanmadı.”
“Yüzüme bile bakmadı.”
Her birinde küçük bir kırıklık…
Bir beklenti, bir hayal, bir ters köşe.
Başka bir açıdan baktığımızda ise bu dört harfin içinde “bilmek” kadar kadim, “yanılmak” kadar insani bir tortu var. İşte bu minik kelimenin marifeti sessiz sedasız büyüyen vurgusunda saklı. Öyle bir sessizlik ki onu fark ettiğinizde her şey çoktan olup biter, ne olduğunu anlamazsınız bile
“Gitmiş bile.”
“Unutmuş bile.”
“Aramadı bile.”
Böylesine büyülü bir kelime, sıradan bir zarftan daha fazlası.
Ama asıl mesele, bu kelimenin yan yana geldiği o meşhur ikilemede başlıyor. Bakın burası dilbilgisi değil, hayat bilgisi.
Bile bile…
Bilerek, anlayarak, idrak ederek, göz göre göre yapılan şeylerin ince sızısı.
“Ben seni bile bile sevdim.”
Hata sandığımız çoğu şey aslında tercihtir. Her zaman biliriz neyi neden yaptığımızı. Bazı şeyler gerçekten sadece bilerek olur.
Düşeceğimizi bilsek bile giyeriz o topukluyu.
Dönmek istemediğimizden bile isteye yakarız gemileri.
Yeniden yapacağını bile bile affederiz sevdiceğimizi.
Bile bile sevdiğini korkumuzdan gitmeyiz.
Bile bile aynı hataya koşarız.
Bile bile yapar, bile bile bilmezlikten geliriz.
Hiçbir şey yanlışlıkla olmuyor bu dünyada.
Yanlışlıkla yanmıyor ağaç, yanlışlıkla vurulmuyor kuşlar, yanlışlıkla kurumuyor dere, yanlışlıkla çürümüyor meyve dalında, yanlışlıkla kirlenmiyor toprak, yanlışlıkla ölmüyor kadınlar, yanlışlıkla kaybolmuyor çocuklar, yanlışlıkla kırılmıyor o güzel kalp.
Bir hata varsa bilinçlidir.
Bir düşüş varsa, isteyerek.
Bir yıkım varsa, göz göre göre.
Yani bile bile lades…
Ne güzel özetliyor insanın kendine ettiğini. Çoğunlukla tuzağı kuran da biziz, içine düşen de. Kader sandığımız şey bizim irademizin başka bir kılıfı.
Hepsi de bir ihmalin gölgesinde gerçekleşiyor, bile bile dostlar bile bile…