Raziye Gökbudak
Köşe Yazarı
Raziye Gökbudak
 

Bayram Sadece Et Değil, Bir Paylaşma İmtihanıdır

Kurban Bayramı geldi, ama sahi biz hâlâ hissedebiliyor muyuz onun manevî titreşimini? Birçok kişi için sadece et kesmekten, kavurma pişirmekten, dolap doldurmaktan ibaret kaldı artık bayramlar. Oysa Kurban; Hz. İbrahim’in teslimiyeti, Hz. İsmail’in sabrı, bir babanın imanı, bir evladın adanmışlığıydı. Bu bayram, insanlığın kadim sınavıdır: Vermek mi, saklamak mı? Paylaşmak mı, yoksa köşeye çekilip kendine mi yetmek? Bir zamanlar ne güzeldi bayram sabahları... Bembeyaz gömleklerle camiye giden babalar, evde bakır taslarda su ısıtan anneler, küçük çocukların gözlerindeki o ışıltı... Kurban kesildikten sonra ilk lokmayı paylaşmak bir ibadet gibiydi. Deriler vakıflara verilirdi, kelle paça komşuya götürülür, etten önce gönüller pişirilirdi. Çünkü bayram yalnız sofralara değil, kalplere de bereket getirmeliydi. Ama şimdi? Artık kurban kesebilen sayısı azalıyor. Ekonomik şartlar ağır, geçim kaygısı derin... İnsanlar haklı olarak etleri bir yıllık planla bölüyor. Paylaşmanın yerini, dayanma içgüdüsü alıyor. Kimseyi suçlayamam. Bir annenin çocuğuna et yedirmek için kurban etini saklaması da bir başka fedakârlık. Fakat burada unutmamamız gereken ince bir çizgi var: Kurban, sadece bir hayvanı kesmek değil, nefsimizi kesmektir. Biraz bencilliğimizi, biraz kibirimizi, biraz “ben” dediklerimizi... Asıl kurban, yüreğimizde başlar. İslam, kurbanı yalnızca bir ibadet olarak değil, toplumsal yardımlaşma aracı olarak da görür. Kur’an’da şöyle buyrulur: Onların ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşır. Allah’a ulaşan, sadece sizin takvanızdır.” (Hac Suresi, 37)   Yani mesele sadece kesmek değil; gönülden verebilmek, samimiyetle paylaşabilmektir. Bayram, infak etmenin; "benim değil, bizim" diyebilmenin zamanıdır. Bu bayramda, maddi durumu olmayanlara bir parça et vermekten öte bir parça merhamet vermeyi deneyelim. Komşumuzun kapısını çalıp hâlini hatırını sormayı, bir çocuğun eline sadece harçlık değil, bir tebessüm sıkıştırmayı unutmayalım. Bayramlar gelip geçer ama bıraktığı iz kalır. Bir sofrada yer açarsın, yıllarca dualarda yer bulursun. Bir gönüle dokunursun, belki de Rabbin rızasını tam orada kazanırsın. Tüm dostlarımın, okurcanlarımın, ailemin Kurban Bayramı’nı kutluyorum. Dilerim sofralarımız etle, gönüllerimiz şefkatle dolsun. Bir günümüz değil, her günümüz bayram tadında geçsin... Sevgi ve saygılarımla, Raziye Gökbudak
Ekleme Tarihi: 09 Haziran 2025 -Pazartesi

Bayram Sadece Et Değil, Bir Paylaşma İmtihanıdır

Kurban Bayramı geldi, ama sahi biz hâlâ hissedebiliyor muyuz onun manevî titreşimini?

Birçok kişi için sadece et kesmekten, kavurma pişirmekten, dolap doldurmaktan ibaret kaldı artık bayramlar. Oysa Kurban; Hz. İbrahim’in teslimiyeti, Hz. İsmail’in sabrı, bir babanın imanı, bir evladın adanmışlığıydı.

Bu bayram, insanlığın kadim sınavıdır:
Vermek mi, saklamak mı?
Paylaşmak mı, yoksa köşeye çekilip kendine mi yetmek?

Bir zamanlar ne güzeldi bayram sabahları...
Bembeyaz gömleklerle camiye giden babalar, evde bakır taslarda su ısıtan anneler, küçük çocukların gözlerindeki o ışıltı... Kurban kesildikten sonra ilk lokmayı paylaşmak bir ibadet gibiydi. Deriler vakıflara verilirdi, kelle paça komşuya götürülür, etten önce gönüller pişirilirdi. Çünkü bayram yalnız sofralara değil, kalplere de bereket getirmeliydi.

Ama şimdi?
Artık kurban kesebilen sayısı azalıyor. Ekonomik şartlar ağır, geçim kaygısı derin... İnsanlar haklı olarak etleri bir yıllık planla bölüyor. Paylaşmanın yerini, dayanma içgüdüsü alıyor. Kimseyi suçlayamam. Bir annenin çocuğuna et yedirmek için kurban etini saklaması da bir başka fedakârlık.

Fakat burada unutmamamız gereken ince bir çizgi var:
Kurban, sadece bir hayvanı kesmek değil, nefsimizi kesmektir.
Biraz bencilliğimizi, biraz kibirimizi, biraz “ben” dediklerimizi...
Asıl kurban, yüreğimizde başlar.

İslam, kurbanı yalnızca bir ibadet olarak değil, toplumsal yardımlaşma aracı olarak da görür. Kur’an’da şöyle buyrulur:

Onların ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşır. Allah’a ulaşan, sadece sizin takvanızdır.” (Hac Suresi, 37)

 

Yani mesele sadece kesmek değil; gönülden verebilmek, samimiyetle paylaşabilmektir.
Bayram, infak etmenin; "benim değil, bizim" diyebilmenin zamanıdır.

Bu bayramda, maddi durumu olmayanlara bir parça et vermekten öte bir parça merhamet vermeyi deneyelim.
Komşumuzun kapısını çalıp hâlini hatırını sormayı, bir çocuğun eline sadece harçlık değil, bir tebessüm sıkıştırmayı unutmayalım.

Bayramlar gelip geçer ama bıraktığı iz kalır.
Bir sofrada yer açarsın, yıllarca dualarda yer bulursun.
Bir gönüle dokunursun, belki de Rabbin rızasını tam orada kazanırsın.

Tüm dostlarımın, okurcanlarımın, ailemin Kurban Bayramı’nı kutluyorum.
Dilerim sofralarımız etle, gönüllerimiz şefkatle dolsun.
Bir günümüz değil, her günümüz bayram tadında geçsin...

Sevgi ve saygılarımla,
Raziye Gökbudak

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rotayonhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.