Başkasının uğradığı haksızlığa göz yumarsan, kendi başına gelecek haksızlığın yolunu kendi ellerinle döşemiş olursun. Çünkü unutma; Albert Einstein’ın dediği gibi, dünyada kötülüklerin çoğu, iyilerin sessiz kalmasından doğar. Söyleyin bana; haksızlığa uğramamış bir insan var mı? Haksızlık çoğu zaman evin içinde, ailede başlar. Kardeşler arasında denge gözetilmeye çalışılırken, farkında olmadan adalet terazisi bozulur. Bir çocuğun hakkı, “O zaten halleder” düşüncesiyle görmezden gelinir. Okula gelirsin; öğretmen, bazen farkında bile olmadan zengin ailelerin çocuklarına daha çok ilgi gösterir. Akranlar arasında eşitsizlik devam eder; kilolu olana “hormonlu” denir, farklı olana lakap takılır. Kimse, bu sözlerin bir çocuk ruhunda nasıl yaralar açacağını düşünmez. Montesquieu’nün sözleriyle, bir insana yapılan haksızlık, bütün insanlığa yapılmış demektir. Eğitim sisteminde fırsat eşitliği Anayasa’nın 42. maddesinde güvence altına alınmıştır. Peki pratikte böyle mi? Devlet okulunda okuyan ile özel okulda okuyan arasındaki uçurum sınavlarda apaçık ortaya çıkar. Eşit koşullar sağlanmadığında, yasalar sadece kâğıt üzerinde kalır. İş hayatına gelirsin; liyakat yerine torpil konuşur. Yurtlarda, memur atamalarında, iş görüşmelerinde haksızlık kol gezer. Evlilikte bile adalet yerini bulmaz; kaynana, sadece kendi oğlunu korumak adına gelinine yüklenir. Gerçekten yuvası için çalışan bir erkeğe, başkasının eşi örnek gösterilir. Evini yuvası için saçını süpürge eden kadına, “bakımlı değilsin” denir. Ama unutmamak gerekir ki, Mirabeau’nun dediği gibi, adalet topaldır, ağır yürür; fakat gideceği yere er geç varır. Peki biz ne yapıyoruz? Bu haksızlıklara sadece bize dokunduğunda mı ses çıkarıyoruz? Toplum, bireylerin birbirinin derdine kayıtsız kalmasıyla çözülmeye başlar. Sessizlik, haksızlığın en büyük destekçisidir. Çünkü Hz. Ali’nin uyarısıyla, zulme sessiz kalan, zalimin ortağıdır. Görmezden geldiğimiz her adaletsizlik, bir gün ayağımıza takıldığında öfkeyle haykırırız. Ama o taş, çoktan başkasının canını yakmıştır. Biz ise o ana kadar kör kalmayı seçmişizdir. Unutma; haksızlığa uğramamak istiyorsan kör olma. Gözünü aç, sesini çıkar. Çünkü adalet, ancak hep birlikte savunulursa ayakta kalır. Sessiz kalmak, yarının mağduru olmanın ilk adımıdır. Sevgi ve saygılarımla Raziye Gökbudak
Kör Olma, Ses Ver!
Başkasının uğradığı haksızlığa göz yumarsan, kendi başına gelecek haksızlığın yolunu kendi ellerinle döşemiş olursun. Çünkü unutma; Albert Einstein’ın dediği gibi, dünyada kötülüklerin çoğu, iyilerin sessiz kalmasından doğar. Söyleyin bana; haksızlığa uğramamış bir insan var mı? Haksızlık çoğu zaman evin içinde, ailede başlar. Kardeşler arasında denge gözetilmeye çalışılırken, farkında olmadan adalet terazisi bozulur. Bir çocuğun hakkı, “O zaten halleder” düşüncesiyle görmezden gelinir. Okula gelirsin; öğretmen, bazen farkında bile olmadan zengin ailelerin çocuklarına daha çok ilgi gösterir. Akranlar arasında eşitsizlik devam eder; kilolu olana “hormonlu” denir, farklı olana lakap takılır. Kimse, bu sözlerin bir çocuk ruhunda nasıl yaralar açacağını düşünmez. Montesquieu’nün sözleriyle, bir insana yapılan haksızlık, bütün insanlığa yapılmış demektir. Eğitim sisteminde fırsat eşitliği Anayasa’nın 42. maddesinde güvence altına alınmıştır. Peki pratikte böyle mi? Devlet okulunda okuyan ile özel okulda okuyan arasındaki uçurum sınavlarda apaçık ortaya çıkar. Eşit koşullar sağlanmadığında, yasalar sadece kâğıt üzerinde kalır. İş hayatına gelirsin; liyakat yerine torpil konuşur. Yurtlarda, memur atamalarında, iş görüşmelerinde haksızlık kol gezer. Evlilikte bile adalet yerini bulmaz; kaynana, sadece kendi oğlunu korumak adına gelinine yüklenir. Gerçekten yuvası için çalışan bir erkeğe, başkasının eşi örnek gösterilir. Evini yuvası için saçını süpürge eden kadına, “bakımlı değilsin” denir. Ama unutmamak gerekir ki, Mirabeau’nun dediği gibi, adalet topaldır, ağır yürür; fakat gideceği yere er geç varır. Peki biz ne yapıyoruz? Bu haksızlıklara sadece bize dokunduğunda mı ses çıkarıyoruz? Toplum, bireylerin birbirinin derdine kayıtsız kalmasıyla çözülmeye başlar. Sessizlik, haksızlığın en büyük destekçisidir. Çünkü Hz. Ali’nin uyarısıyla, zulme sessiz kalan, zalimin ortağıdır. Görmezden geldiğimiz her adaletsizlik, bir gün ayağımıza takıldığında öfkeyle haykırırız. Ama o taş, çoktan başkasının canını yakmıştır. Biz ise o ana kadar kör kalmayı seçmişizdir. Unutma; haksızlığa uğramamak istiyorsan kör olma. Gözünü aç, sesini çıkar. Çünkü adalet, ancak hep birlikte savunulursa ayakta kalır. Sessiz kalmak, yarının mağduru olmanın ilk adımıdır. Sevgi ve saygılarımla Raziye Gökbudak
Ekleme
Tarihi: 20 Ağustos 2025 -Çarşamba
Kör Olma, Ses Ver!
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.