Danışanlarımın büyük bir kısmı bana benzer sorular yöneltiyor: “Eski sevgilim bana geri döner mi?” “Eşim beni aldattı, acaba pişman mı?” Bu sorular basit bir meraktan ibaret değil. Psikolojik olarak “yarım kalmışlık” hissini işaret ediyor. İnsan zihni, özellikle duygusal yaralarda, kapanmamış defterlere takılı kalır. Sosyal psikolojide “Zeigarnik etkisi” olarak bilinen bu durum, tamamlanmamış olayların zihinde sürekli canlanmasına yol açar. İlişkisi biten kişi, “neden bitti, geri döner mi, pişman mı oldu?” sorularını defalarca kendine sorar.
Oysa şunu bilmek gerekir ki; değer veren zaten gitmezdi, kıymet bilen asla aldatmazdı. Bir insan aldatmayı seçtiyse, o an itibariyle sizden vazgeçmiş demektir. Gitmeyi tercih ettiyse, sizinle aynı yolda yürümek istememiştir. Dolayısıyla geri dönüş, çoğu zaman bir ikinci şans değil, geçmişte yaşanmış acının yeniden başlamasıdır.
İlişki psikolojisi araştırmaları, güvenin ve sadakatin sağlıklı bağlanmanın temel taşı olduğunu gösterir. Güven bir kere yıkıldığında, onarmak oldukça zordur. Dönen bir eş ya da sevgili, geçmişte incittiği yarayı yeniden kanatma ihtimalini taşır. Çünkü kırılan aynı yerden kırılmaya meyillidir.
Ayrılık yaşayan bireylerin çoğu, kaybettikleri kişiyi değil, tamamlanmamış hikâyeyi özler. Aslında “ona geri dönmek” arzusu, çoğunlukla “kendini tamamlamak” isteğinin yansımasıdır. Oysa bir insanı gerçekten geride bırakabilmenin yolu, onun yokluğuna değil, kendi varlığına odaklanmaktır. Kendi gelişimine yönelen kişi, zamanla fark eder ki kaybettiği kişi değil, aslında onu küçülten yüklerinden kurtulmuştur. Bu noktada ayrılık, bir kayıp değil, bir fırsata dönüşür.
Burada en çok sorulan bir başka soru da şudur: “Neden hep benim başıma geliyor, neden ben?” Oysa bu sorudan vazgeçmek gerekir. Çünkü hayatın içinde herkesin bir sınavı vardır. Karşına çıkan kişi de senin sınavındır; dersini alır ve yoluna devam edersin. Unutma, sen mükemmel bir insansın. O seni taşıyamadı, kendi egosuna yenildi. Bu yüzden gitti. Senin eksikliğin değil, onun eksikliğiydi. Ve iyi ki de gitti, çünkü sen çok daha iyilerine layıksın. Bunu aklından çıkarma.
Sevgili okurum, sen çok kıymetlisin. Zamanın da en az senin kadar değerli. Onu seni önemsemeyenlere harcama. Bunun yerine kendine yatırım yap: yeni bir dil öğren, bir hobi edin, sosyalleş, gelişimini destekleyecek kurslara katıl, “neden o?” sorusunu bırakıp “benim için şimdi ne mümkün?” sorusunu sor. Psikolojide buna “yeniden yapılandırma” denir. Zihnini kayıpta takılı bırakmak yerine, geleceğe dönük hedeflerle doldurursun.
Unutma, giden gitmiştir, gittiği gün bitmiştir. Senin görevin yas tutmak değil, kendini yeniden inşa etmektir. Dua et ve şükret: “İyi ki kurtuldum.” Çünkü çoğu zaman bitişler, hayatın sana verdiği en büyük hediyelerdir. Hiç kimse, ama hiç kimse senden daha değerli değildir.
Sevgi ve umutla,
Raziye Gökbudak