Doğduğumuzda “Kız oldu” diye yas tutulan…
Soyadımız bile olmayan; doğunca baba soyadını, evlenince koca soyadını alan.
Biz kadınız.
Kaşık düşmanı diye suçlanan; mutfakta, evde, tarlada, işte bin bir emek veren ama emeği görülmeyen.
Hakkını aradığında “feminist” diye küçümsenen.
Biz kadınız.
Dokuz ay karnında taşıdığı çocuğun adını bile koyamayan.
Kötü bir şey olunca “Anasına çekmiş”, iyi bir şey olunca “Babasına benziyor” denilen.
Biz kadınız.
Yanındayken kıymeti bilinmeyen; cesaretini toplayıp “Yeter!” dediğinde “namus” bahanesiyle canından edilen.
Eksik etek, saçı uzun aklı kısa diye aşağılanan.
Biz kadınız.
Boşanınca, ayrılınca “başkasını sevemez” denilerek öldürülen; cesedi yakılan, üzerine beton dökülen.
Parça parça edilip bir bavula sığdırılan.
Altıncı, yedinci kattan atılıp “intihar” denilen.
Ve biz kadınız…
Tacize uğradığında “Sen de orada ne işin vardı?” denilen.
Tecavüze uğradığında “Üzerindekilerle mi?” diye sorgulanan.
Fail serbest bırakıldığında aynı sokakta, aynı iş yerinde, aynı otobüste ona rastlamak zorunda bırakılan.
Biz kadınız…
Katilimiz yakalandığında kravat takıp, takım elbise giyip “Namusumu temizledim” diyen; bununla indirim alanın kurbanları.
Tacizcimiz, tecavüzcümüz “İyi hal” bahanesiyle salınan.
Hakkımızı koruyan İstanbul Sözleşmesi hiçe sayılan.
---
Rakamlar Yalan Söylemez
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre, 2024 yılında Türkiye’de en az 315 kadın öldürüldü.
Ayrıca resmi kayıtlara göre her yıl en az 30 bin kadın cinsel saldırıya uğruyor — ve bu, yalnızca bildirilen vakalar.
Cinsel şiddete uğrayan kadınların %90’ı, faili tanıdığı biri.
Her üç mağdurdan biri, şikâyetini geri çekiyor; çünkü adaletin ağır işleyişi ve toplum baskısı karşısında yalnız bırakılıyor.
---
İstanbul Sözleşmesi Neden Hayatiydi?
İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddeti, tacizi, tecavüzü önlemek, mağduru korumak ve faili cezalandırmak için net yükümlülükler getiriyordu.
Kadının şikâyeti geldiğinde devlet, “aile içi mesele” diyemiyor, hemen harekete geçiyordu.
Bugün bu güvencenin kaldırılması, saldırganlara cesaret, kadınlara yalnızlık duygusu verdi.
---
Hakimlere, Milletvekillerine, Kanun Koyuculara ve Uygulayıcılara Çağrı
Sizlerin de bir ananız, kızınız, kız kardeşiniz var.
Kendinize yapılmasını istemediğiniz zulmü, acıyı, haksızlığı; başkasının anasına, kızına, kız kardeşine reva görmeyin.
Bu ülkenin vicdanı sizsiniz.
Yasalarınız, uygulamalarınız ve kararlarınızla bu kara tablonun önüne geçin.
Artık yeter!
---
Çözüm Net!
1. Ağırlaştırılmış Müebbet Tek Seçenek Olmalı
Kadın cinayeti ile birlikte işlenen tecavüz vakalarında verilecek tek ceza ağırlaştırılmış müebbet hapis olmalı.
Bu suçlarda iyi hal indirimi, “kravat taktı”, “takım elbise giydi”, “pişmanım” gibi sözlerle hafifletme kesinlikle yasaklanmalı.
Bu tür suçlar genel af kapsamına asla girmemeli.
2. Minimum Ceza 20 Yıldan Başlamalı
Kadın cinayeti, tecavüz, cinsel saldırı ve ağır şiddet suçlarında ceza en az 20 yıl hapis olmalı.
Elektronik kelepçe, ev hapsi gibi “yarım cezalar” bu suçlar için tamamen kaldırılmalı.
Fail, özgürlüğünü kaybetmeli ki toplumda gerçek bir caydırıcılık oluşsun.
3. Adaletin Hızlanması ve Mağdurun Korunması
Bu davalar yıllarca sürmemeli; fail serbest bırakılıp mağdura aynı sokakta, aynı işyerinde rastlaması engellenmeli.
Elektronik izleme değil, tamamen fiziksel özgürlükten yoksun bırakma esası olmalı.
4. Psikolojik ve Sosyal Destek
Mağdurlar için ücretsiz psikolojik destek, hukuki danışmanlık ve güvenli sığınma evleri yaygınlaştırılmalı.
Kadın, devletin korumasını hissetmeli ki adaletin peşinden gidebilsin.
5. Toplumsal Eğitim ve Erkeklerin Sorumluluğu
“Kadına şiddet” sadece kadının sorunu değil, toplumun tamamının sorunudur.
Erkekler, tacize, tecavüze, cinayete sessiz kalırsa suç ortağıdır.
Toplumsal cinsiyet eşitliği ilkokuldan itibaren öğretilmeli; “rıza” ve “hayır” kavramları çocuk yaşta yerleşmeli.
---
Artık Yeter!
Kadın, yaşamın ta kendisidir.
Kadın, sizi doğuran anadır, kızınızdır, sevdanızdır.
Her öldürülen, her tacize uğrayan kadın, toplumun onurundan koparılmış bir parçadır.
Bilsin ki her kadın katili, tacizci, tecavüzcü; artık kaçacak bir gölge bile bulamayacak.
Yasalar, vicdanlar ve toplumun sesi bir gün onu yakalayacak.
Ve o gün, adalet sadece kâğıtta değil, hayatta da yerini bulacak.
Her kadın için yaşamak bir hak, yaşatmak bir sorumluluktur.
Biz kadınlar, artık susmayacağız.
Biz kadınlar, artık korkmayacağız.
Ve biz kadınlar, artık yalnız değiliz.
Çünkü bu mücadele, hepimizin mücadelesi.
Raziye Gökbudak