Bilginin eşek gibi tepilip, cahilliğin at gibi şaha kaldırıldığı bir dünyada yaşıyoruz. Ancak ben inanıyorum ki, gerçek atlar şaha kalkacak. Kim mi onlar?
Atatürk’ün yolundan gidenler. Ama sadece sözde değil; özde… Onun fikirlerini, ideallerini yüreğinde hisseden, vicdanına taşıyan, bunu yaşamına ve sözüne yansıtanlar…
Rızkın kuldan değil Allah’tan geldiğine, çalışmanın bereketine, dürüstlüğün ve vefanın gerçek yükseliş olduğuna inananlar… Evet, işte onlar, elbet bir gün tıpkı asil atlar gibi dimdik şaha kalkacak.
Ve eşekler — taşıdıkları yükle, yerinde saymaya mahkûm kalacak. Çünkü yük taşımakla değil, ruh taşımakla yücelinir bu hayatta.
Bugün bize düşen görev, Lozan'ın ruhunu yaşatmak.
O ruh, Nene Hatunların, Halide Ediplerin, bebeği yerine mermiyi saran anaların ruhudur. O ruh, bizde hâlâ yaşıyor. Sorun, onu uyandırmakta, canlandırmakta…
Cumhuriyet, korku duvarlarıyla çevrilmiş zihniyetlerden değil; cesur, özgür ve vicdanlı yüreklerden doğmuştur.
O halde biz de bu "korku cumhuriyetini" aşmak zorundayız.
Başka yolu yok.
Geçtiğimiz haftalarda Karadeniz turunda Samsun’a gittim.
Atatürk’ün Bandırma Vapuru ile çıktığı o kutlu yolculuğun başladığı noktadaydım.
Samsun’da birebir inşa edilmiş Bandırma Vapuru’na girdim.
O küçücük, basık odalarda yürürken bir milletin kaderi gözümde canlandı.
Cumhuriyetin ilk adımı işte orada atıldı.
Ve esaret zincirleri orada kırıldı.
O an, sanki Atatürk’ün ruhu oradaydı…
Duvarlarda değil, gözlerimde… Kalbimin tam ortasındaydı.
İşte bu yüzden diyorum ki:
Gerçek atlar elbet şaha kalkacaktır.
Ve bu yükselişin önünde ne cehalet, ne baskı, ne de korku duramayacaktır.
Raziye Gökbudak