Hayat, hepimize eşit davranmıyor. Kimi sıcacık bir yuvada gözlerini açıyor dünyaya, kimi daha bebekken terk ediliyor. Kimimizin arkasında destek olan bir ailesi, kimimizinse başını koyacak güvenli bir omzu bile yok. Sokakta gördüğümüz, belki de bir kahvede ya da minibüste yan yana oturduğumuz insanın yüreğinde hangi fırtınalar koptuğunu bilemiyoruz. Dışarıdan bakınca sıradan bir hayat gibi görünse de, içindeki patlayan volkanları çaresizlik girdabında boğulurken kimse fark etmiyor. Belki biz bile görmezden geliyoruz… Ya da farkında olmadan o yaralı ruha bir tekmeyi de biz vuruyoruz.
“Bir kadın kötü yola düşmüş.” Ne kadar kolay bir cümle değil mi? Ne acımasız, ne kolay yaftalayıcı… Peki, onu o yola düşüren neydi? O yolda giden kimdi? Sorgulayan kaç kişi var? Damgayı basmakta aceleciyiz ama bir adım geri çekilip empati kurmakta o kadar isteksiziz. O kadın birinin annesi, kardeşi, ablası ya da halası… İnsanlar kendi sevdiklerine bir söz söylendiğinde isyan ederken, başkaları için neden suskun kalır?
Danışanlarımla tanıştıkça, onların hikâyelerine kulak verdikçe daha iyi anladım: Hiç kimse durduk yere kötü olmaz. Kimse katil, hırsız ya da başka bir ‘etiket’le doğmaz. Herkesin bir hikâyesi var, bazılarının yolu dikenli, karanlık ve çok daha çetin. Hatalar insanlara mahsustur. “İlk taşı günahsız olanınız atsın” demiş Hz. İsa. “Kınadığını yaşamadan ölmeyeceksin” demiş Hz. Muhammed (sav). Bu sözler, içten içe çırpınan ama bir çıkış yolu bulamamış insanlara bakışımızı sorgulamamız için yeterli olmalı.
İçinden gelerek kötülük yapanlara değil, ama koşulların sürüklediği insanlara bir şans daha tanımalıyız. Belki bir omuz, belki içten bir bakış bile yeter onlar için. İnsan, anlaşılmak istiyor. Anlaşılmadıkça kabuk bağlıyor kalbi, sonra biz bu kabuğu "soğukluk", "mesafe", hatta "suç" diye okuyoruz. Oysa biraz sevgi, biraz anlayış, biraz da yargısız bir kalp tüm bu karanlığı aydınlatabilir.
Unutmayalım; bir tutam sevgi, bir tutam anlayış, bir tutam saygı… Herkesin hakkı. Kimseyi yargılamadan önce o insanın ayakkabısıyla bir gün yürüyebilsek, belki de bakışımız sonsuza dek değişir.
Ne dil, ne ırk, ne din… Her şeyin başı insanlık. Yüreğinde insanlık taşıyan herkese sonsuz sevgi ve selamlarımla.
Raziye Gökbudak