Karmaşanın İçinde Bir Uyanış
Bazen insanın içinde tarif edemediği bir karmaşa olur.
Mutlulukla hüzün, acıyla neşe birbirine karışır. Bir yanınız ağlarken, diğer yanınız kahkahalarla dolup taşar. O an ne düşüneceğinizi, ne hissedeceğinizi bilemezsiniz. İçsel bir kaos başlar. Beyninizde “Neyim ben? Kimim, niye buradayım?” gibi sorular çınlamaya başlar.
Bu sorular zamanla bir çığlığa dönüşür. İçinizde bir çalar saat gibi durmadan çalar. Kapatmak istersiniz o saati ama duyguların verdiği karmaşa içinde o düğmeyi bulamazsınız.
Derken küçük işaretler çıkıverir karşınıza. Balkonunuza düşen bir kuş tüyü… Yolda art arda gördüğünüz aynı rakamlarla dolu plakalar… Sanki evren size bir şeyler fısıldar. Sanki görünmeyen bir el, omzunuza dokunur.
Hayatın anlamını bir mezar taşında yakaladığınız olur bazen. Ya da bir hasta ziyaretinde... Umulmadık bir anda, bir sözde, bir bakışta… Kalbinizle irkilirsiniz. Ve o anda, farkında olmadan bir uyanış başlar.
Bu sorgular beyninizde çınladıkça kendinizi şarkı söylerken bulabilirsiniz. O sesler dursun istersiniz. Her notaya bir parça sessizlik, her melodiye bir nebze huzur yüklersiniz. Çünkü bazen en güzel şarkılar, en derin acılardan doğar.
Ve olur da bir gün, hiç beklemediğiniz bir anda bir müzik çalar… İçiniz kıpır kıpır olur. Kendinizi o ritmin içinde dans ederken yakalarsınız. Ağlarken bile gülebilirsiniz. Çünkü ruh, bazen en çok o anlarda kendini hatırlatır.
İşte tam da o an anlarsınız ki…
Evet, yaşıyorsunuz.
Raziye Gökbudak